25 Nisan 2024 Perşembe
Gazetecinin soru sorma refleksi zayıfladı – Faruk Bildirici’nin yazısı

Gazetecinin soru sorma refleksi zayıfladı – Faruk Bildirici’nin yazısı

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘nın her gazeteciye ve kuruluşa açık olan basın toplantılarında gazetecilerin sordukları soruları ve biçimlerini değerlendirdi. Bildirici, “Koca’nın açık davranması yetmiyor, oluşan medya ortamı gazetecilerin özgürce soru sormalarını engelliyor. Soru sormalarına izin verilmiş olsa da gazetecilerin büyük çoğunluğu yeterince atak davranamıyor; gündeme ilişkin can alıcı soruları ya da Bakan Koca ile iktidar temsilcilerini rahatsız edecek, kızdıracak soruları sormaktan kaçınıyorlar. Öyle olunca da bu basın toplantılarında gazetecilerin soru sorma reflekslerinin zayıfladığını gösteren örnekler yaşanıyor.” yorumunu yaptı.

Faruk Bildirici’nin, kendi kişisel bloğu farukbildirici.com dan aldığımız yazısı şöyle:

Gazeteci milleti olarak önce koronaya, sonra Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya teşekkür borçluyuz. Sayesinde basın toplantılarının her isteyen gazetecinin katılabildiği, aklına gelen her soruyu sorabildiği organizasyonlar olduğunu hatırladık.

    Bu iktidar döneminde her gazeteciye ve her medya kuruluşuna açık, gündeme ilişkin istenilen her sorunun sorulabildiği basın toplantıları unutturulmuştu. Makbul görülen gazetecilerin katıldığı ve önceden onaylanan soruların sorulabildiği basın toplantıları gazeteciliğin normali gibi gösteriliyordu.

    Akreditasyon yasağı önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın katıldığı organizasyonlarında başlamış, sonra da diğer yöneticilerin basın toplantılarına yayılmıştı.  Önceleri Erdoğan’ın yabancı devlet yöneticileri ile ortak toplantılarında ya da havaalanlarındaki basın toplantılarında aykırı sorular sorulabiliyordu. Erdoğan’ın birkaç kez gazeteci azarlamasından sonra giderek o da azaldı. Artık Erdoğan “virüs” olarak nitelediği gazetecilerle neredeyse hiç karşılaşmıyor.

     Erdoğan’ı izleyen bakanlar ve AKP yöneticileri, hatta Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bile aynı yöntemi uyguluyor. Basın toplantılarında sorular önceden alınıyor, inceleniyor, uygun görülenler sorulabiliyor. Sorusu kabul edilmeyen gazeteciden hiç ses çıkmıyor, hemen kabulleniyor.  Genç gazetecilerin çoğu, bütün demokrasilerde gazeteciliğin böyle yapıldığını sanıyor halde.

     Gazeteciliğin temelinin, her tür soruyu sormak olduğunu bilenler de muhtemelen çalıştıkları medya kuruluşlarının yaklaşımı ve eleştirel gazetecilik üzerindeki baskılar nedeniyle cesaret edemiyorlar aykırı sorular sormaya.

    Akredite edilmeyen yayın kuruluşlarından gazetecilerin, basın toplantısı dışında karşılaştıkları bakanlara soru sormaları da engelleniyor. Yine de bir fırsatını bulup ayaküstü soru sorabilirlerse de sert ve hakaretamiz tavırlarla karşılaşabiliyorlar. Hatırlarsınız Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, ihalelerle ilgili soru soran Fox TV muhabirine “Gazetecilik değil maskaralık yapıyorsunuz” demişti.

     AKP’den önce böyle değildi basın toplantıları da gazetecilik de. Siyasi liderlere ayaküstü de soru sorulabiliyordu, basın toplantılarında da. Hemen bütün medya kuruluşlarının temsilcileri katılıyor, kamuoyunun merak ettiği güncel konuların tamamıyla ilgili soru yöneltiyordu.  Dünyada da böyle yürüyor gazeteci-politikacı ilişkisi…

     Gazetecilerin soru sorma refleksi

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın korona günlerinde düzenlediği basın toplantıları AKP iktidarının klasikleşen basın toplantılarından farklı. İlk günden beri bütün medya kuruluşlarının temsilcileri katılıyor ve gündeme ilişkin her soruyu sorabiliyor. Koca da sabırla yanıtlıyor soruları.

      Bir basın toplantısında kendisine mikrofon verilmediği için sitemde bulunan bir gazeteciye “Tamam, kusura bakma kızım” diye özür dilemesi de büyük bir farklılıktı. Koca’nın bu tutumunun korona ile mücadele sırasında güven yaratmasında etkisi büyük olsa gerek.

    Koca’nın açık davranması yetmiyor, oluşan medya ortamı gazetecilerin özgürce soru sormalarını engelliyor. Soru sormalarına izin verilmiş olsa da gazetecilerin büyük çoğunluğu yeterince atak davranamıyor; gündeme ilişkin can alıcı soruları ya da Bakan Koca ile iktidar temsilcilerini rahatsız edecek, kızdıracak soruları sormaktan kaçınıyorlar. Öyle olunca da bu basın toplantılarında gazetecilerin soru sorma reflekslerinin zayıfladığını gösteren örnekler yaşanıyor.

     Soruları tek tek deşifre edip inceledim

     Gazetecilerin soru sorma refleksinin zayıfladığının en yeni ve somut örneği, Sağlık Bakanı Koca’nın 14 Nisan akşamı düzenlediği basın toplantısı.  10 Nisan akşamı hafta sonunda sokağa çıkma yasağı iki saat önce ilan edilince insanlar kitleler halinde dışarı fırlamış, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Eleştirileri aldım kabul ettim” açıklaması yapmak zorunda kalmış, ardından istifa girişiminde bulunmuş ama Cumhurbaşkanı Erdoğan istifasını kabul etmemişti. Bakan Koca ve Bilim Kurulu’nun bu yasak kararından habersiz olduğu, Koca ile Soylu’nun tartıştığı, Koca’nın da istifanın eşiğine geldiği yazılıp çiziliyordu. Bu konular yeni korona vakaları ve ölümlerin sayısının bile önüne geçmişti, gündemin en önemli konusuydu.

     O basın toplantısına katılan gazeteciler, gündemin ilk sırasındaki bu konuya gereken önemi verdiler; gereken soruları sorabildiler mi? Basın toplantısını televizyonlardan izledim ama onunla yetinmedim. Gazetecilerin, o akşam bakana yönelttikleri soruları satır satır deşifre edip inceledim. Acaba bir şeyler mi kaçırdım diye dikkatle inceledim.  Gazetecilerin sorularını, mensup oldukları medya kuruluşlarının adlarıyla birlikte yazının altına ekledim, meraklısı bakabilir. Benim vardığım sonuçları maddeler halinde aktarayım.

       Sanki soru sorulmasın çabası içindeydiler

      Bakan Fahrettin Koca’nın basın toplantısı tam 48 dakika sürdü.  İlk 17 dakikada bakan kendi açıklamalarını yaptı; kalan 31 dakikada soruları yanıtladı. Bu makul bir süre. Nitekim 20 gazeteci soru yöneltti. Bazıları ikişer soru sordu.

      Fakat soruların deşifre metnini okuyanların da göreceği gibi, AA, DHA, İHA ve Milat gibi kurumların muhabirleri sanki sokağa çıkma yasağı ve Soylu’nun istifası sorulmasın diye bir gayret içine girmişlerdi.  AA muhabiri pandeminin zirve yapması meselesiyle açılışı yaptı; cezaevlerinden tahliyeler, diğerleri de Çin’den aşı getirilmesi gibi sorularla devam ettiler.

     Habertürk muhabiri mikrofonu kapan dördüncü gazeteciydi; sokağa çıkma yasağı kararının Bilim Kurulu ve Bakanın kendisinden habersiz olduğuna dair soru yöneltti. Bakan geçiştirdi, Soylu ile mücadele arkadaşı olduklarını vurguladı. Ama ondan sonra soru soran Kanal 7 muhabiri plazma tedavisini sorarak konuyu değiştirmeye çalıştı.

     Sonra fırsat bulan Sözcü ve Tele1 muhabirleri de sokağa çıkma yasağını sordular ama en başta sorulması gereken soru en sonunda geldi. Fox TV muhabiri, “Bugün bazı köşe yazarlarında sizin içişleri bakanı ile tartıştığınız, istifaya kadar gittiğinize dair bazı yazılar oldu. Bu iddialar doğru mudur?” diye sordu. Bakan Koca bu soruya da üstü kapalı yanıtlar verdikten sonra basın toplantısını bitirdi.

    Açık söylemek gerekirse, Habertürk, Sözcü, Tele 1 ve Fox TV muhabirleri de olması gerektiği gibi açık, net sorular sormadılar. Cümleleri birbirine dolayıp, uzun cümlelerle ucu açık sorular yönelterek, Bakan Koca’nın kaçamak, sorunun özüne inmeyen yanıtlar vermesine yol açtılar.

     Bütünüyle baktığımızda gazetecilik adına üzücü bir tablo vardı. O gün gündemde sokağa çıkma yasağı fiyaskosu, Bakan Koca ve Bilim Kurulu’ndan habersiz karar alınması, Soylu’nun istifası ve istifasının reddedilmesinden önemli bir konu yoktu.

      Ama soru soran 20 gazeteciden 16’sı gündemin ilk sırasındaki konuyu merak etmiyordu. AA, İHA, DHA ajansları, Milat, Hürriyet, Yeni Çağ ve Diriliş Postası gazeteleri, ATV, A Haber, Kanal 7, Haber Global, Akit TV, Ulusal Kanal, TV100 televizyonları ile yeniakit.com.tr ve memurlar.net internet sitelerinin temsilcileri, korona aşısı, pandeminin zirve yapması, ilaç gibi konularda sorular yönelttiler.

      Gazeteciliğin hal-i pürmelali bu işte. İzin verilse de soru sorma reflekslerini yitirmiş, asıl konuya giremeyen gazeteciler…. Sorgulayan, merak eden, eleştirel bakan gazeteciler azınlıkta kalmıştı.

    “Sayın bakanım” ile başlayan sorular

    Bu kadarla da kalmıyor, gazetecilerin sorularındaki çarpıklıklar. Kısa başlıklar halinde aktarayım gazetecilerin vaziyetiyle ilgili saptamalarımı:

  • Dikkat ettim, beş gazeteci sorularına “Sayın bakanım” diyerek başlamış. 13 gazeteci “Efendim” diye hitap etmiş bakana. 11 gazeteci sözlerini “Teşekkür ederim” ile bitirmiş. Sadece dört gazeteci “Sayın Bakan” diye hitap etmiş. Bu hitap şekli ve teşekkürler, gazetecilerin bakan ile eşitler arası ilişki kurmadığını gösteriyor. Gazeteciler karşılarındaki kişi kim olursa olsun onunla eşitler arası ilişki kurarlar, karşılarındaki kişiyi kendilerinin amiri ya da üst pozisyonundaki bir konumda algılamazlar. Öyle olunca da rahat sorarlar. Hele teşekkürler, o kadar anlamsız ki gazetecilik açısından…
  • Eşitler arası ilişki kurulmayınca gazetecilerin uslu çocuklara dönmesi doğal. Nitekim basın toplantısında sordukları sorulara açık yanıt alamasalar dahi itiraz edememiş hiçbiri. Susup yanıtı aynen kabul etmişler. “Soruma yanıt alamadım” dememişler, soruyu tekrarlamaya çalışmamışlar bile…
  • Sadece gündemin en önemli konusuna değinmemekle kalmamış, ilgisiz, tekrara düşen sorular da sormuş gazeteciler. Örneğin Haber Global muhabiri Suriyelilerdeki Covid-19 vakalarını soruyor; hemen ardından söz alan yeniakit.com.tr muhabiri de aynı konuyu tekrarlıyor. Diriliş Postası muhabiri, “Kısa sürede alınan aşı ile daha uzun sürede bulunan aşının arasında kalite farkı var mı?” diye sorabiliyor. İHA muhabiri “Çin’den aşı getirilecek mi” deyip bakanı bile şaşırtıyor. Tv 100 muhabirinin yönelttiği “maske dağıtımındaki sorunlar” sorulması gereken sorulardan biriydi.
  • Mikrofonu alan gazetecilerin çoğu nedense kısa ve net cümlelerle soru sormamış. İki üç cümlede sorusunu özetlemek yerine uzun uzun konuşmuş.  Hele AA ve Milat muhabirleri hayli uzatmış. Milat muhabiri bir harika! Başka ülkelere yapılan yardımları hatırlatıp oradan karşılık gelip gelmediğini sorarken, “Hatta Sayın İbrahim Kalın’ın açıklamasına göre Ermenistan’a bile ilaç göndereceğiz” diye bir cümle de kuruyor. Neden “bile” oluyor, orası belirsiz. Ayrıca gazeteci “yaptık”, “ettik” diye konuşmaz, “biz” olarak sormaz soruları. Öyle sorunca karşı tarafın parçası haline gelir, bağımsız ve eleştirel bakamaz.
  • Soruların bazıları, “Değerlendirmeniz nedir?”, “Nasıl yorumluyorsunuz”, Bu konuda söyleyecekleriniz var mı acaba?”, “Bilgi almamız mümkün müdür?” diye bitiyor. Böyle soru sormak, soru sorulan kişiye nasıl istersen öyle yanıtla demek. Siyasetçiyi rahatsız etmek istemeyen gazeteci böyle sorar. Siyasetçi de kaçamak cevaplar verir geçiştirir. Siyasetçilere açık uçlu soru sorulmaz, doğrudan yanıtlamak zorunda bırakan, kısa ve net sorular sorulur. Bakan Koca’ya bu tarz kısa ve net soru çok az sorulmuş.
  • Bir de mikrofonu alan gazetecilerin telaşı dikkati çekici. Daha önce de sık rastlamıştım Bakan Koca’nın basın toplantılarında. Bu toplantıda da bazı gazeteciler, iki soru birden sordular. Böyle sorunca da çoğu kez sorulardan biri güme gidiyor.

         Gazeteci mutlaka kendi birikimini, gazetecilik tavrını yansıtır sorularına ve tüm gazetecilik faaliyetlerine. Ama nihayetinde gazetesinin, televizyonunun gücü kadar güçlüdür. Kurumu arkasında durmazsa soru soramaz, sorgulayamaz.

       Elbette Sağlık Bakanı Koca’nın daha önceki basın toplantılarında olduğu gibi bunda da yerli yerinde ve doğru üslupla soru soran gazeteciler vardı.  Bu toplantıda Habertürk, Sözcü, Tele1 ve Fox TV muhabirleri, her şeye rağmen gündemin en önemli konusuyla ilgili sorular sormuşlar. Kuşkusuz bu sadece muhabirlerden değil, çalıştıkları kurumların tavrından da kaynaklanıyor. İyi ki de var o medya kuruluşları.

     Düşünün o kurumlar olmasaydı, Bakan Koca’nın basın toplantısı nasıl sıkıcı olurdu?

                                                                                                                                                                        Faruk Bildirici/ 16 Nisan 2020

   BASIN TOPLANTISINDAKİ SORULARIN TAM METNİ

       Anadolu Ajansı: Sayın Bakanım, bugün Dünya Sağlık Örgütü sözcüsü Margaret Harris’in, pandeminin Avrupa’da zirve yapıp yapmadığına ilişkin bir açıklaması olmuştu. Kendisinin açıklaması şu şekildeydi. Dünya genelinde Covid-19 bildirimlerinin yüzde 90’ının Avrupa ve ABD’den geldiğini belirtti ve “Dolayısıyla kesinlikle henüz zirveyi görmüyoruz” şeklinde yorumda bulundu ve hemen ardından Avrupa’da İtalya ve İspanya dahil olmak üzere bazı ülkelerde salgının hafiflediğini, ancak İngiltere ve Türkiye’de artışın devam ettiğini söyledi. Bu konudaki sizin değerlendirmeniz nedir? Türkiye açısından pandemi henüz zirve yaptı mı? Öngörünüz nedir efendim? Teşekkür ederim.

     Demirören Haber Ajansı: Sayın Bakanım, efendim Meclisten infaz düzenlemesi geçti. Şimdi sırada tahliyeler var. Tahliyelerle ilgili nasıl önlemler gündemde? Örneğin vakaların görüldüğü cezaevlerinden çıkanlarla ilgili ne gibi önlemler alınacak?

      İhlas Haber Ajansı: Efendim Çin medyasında yer alan bir haberde aşının ikinci aşama denemelerine geçildiği ve insanlar üzerinde uygulandığı söylendi. Çin’den daha önce ilaç da getirilmişti ve tedavide olumlu sonuçlar alınmıştı. Bu kapsamda Çin’den aşı getirilmesi sözkonusu mu? Bununla ilgili bir görüşme yapıldı mı? Ve Türkiye’de yapılan aşı çalışmalarında gelinen nokta nedir? Teşekkür ederim.

      Milat gazetesi: Efendim aşı çalışmalarıyla ilgili ben de bir soru sormak istiyordum. Türkiye olarak biz birçok ülkeye yardımda bulunduk gıda, çeşitli ilk yardım malzemeleri gönderdik. Hatta Sayın İbrahim Kalın’ın açıklamasına göre Ermenistan’a bile ilaç göndereceğiz. Peki yardımlarda bulunduğumuz gelişmiş ülkelerin bazılarından Türkiye’ye yönelik aşı çalışmalarında ortaklık talebi geldi mi? Bizim yaptığımız yardımlara karşılık en azından böyle bir iyiniyet göstergesi oldu mu? Bir diğer soruyu da ekleyeceğim efendim. BTP Genel Başkanı Sayın Haydar Baş’ın vefat haberi geldi bugün. Allah rahmet eylesin diyoruz kendisine. Siyasilerin risk durumu nedir bu yeni bir krizi de tetikleyebilir biliyorsunuz. Meclis de çalışmalarına devam ediyor. Bu anlamda alınan ek önlemler olacak mı? Teşekkürler.

     Habertürk: Efendim geçen haftasonu sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Cuma günkü toplantıda siz yeni bir tedbirin olmayacağını söylemiştiniz. Bu sokağa çıkma yasağı kararı yine Bilim Kurulu’ndan mı çıktı? Sonuçları nasıl oldu? Gece dışarıya çıkan insanlar vaka artışına neden oldu mu ya da hafta sonu sokağa çıkma yasağı olumlu bir etkisi oldu mu bu süreçte? Teşekkürler.

      Kanal 7: Efendim plazma tedavisi denenmeye başlanmıştı geçtiğimiz haftalarda. Plazma tedavisinde ne aşamadayız? Ne gibi yol katettik? Nasıl gidiyor bu tedavinin uygulanma süreci? Biraz aktarabilir misiniz? Teşekkürler.

     ATV Haber: Efendim baştaki konuşmanızda “Eğer mücadeleyi başarılı şekilde sürdürürsek özlediğimiz hayata kısa sürede kavuşuruz” demiştiniz. Televizyonda bazı uzmanlar “Ramazan bayramında virüs gündemimizden çıkar” gibi yorumlar yapıyor. Bu elimizdeki verilerle, istatistiklerle bu konuşmayı yapmak doğru mu? Ya da hangi zamanı öngörebiliriz?

     Sözcü: Bu hafta sonu için de iki günlük sokağa çıkma yasağı kararı alındı. Geçtiğimiz hafta da böyle bir karar alınmıştı. Bunun olumlu bir etkisi mi oldu? Bir değerlendirmesini yaparak mı böyle bir karar aldınız? Ve bundan ne düzeyde bir etki bekliyoruz?

     Hürriyet: Sayın Bakan, dijital takip başladı, kişiler takip ediliyor evden çıkıyorlar mı çıkmıyorlar mı diye. Acaba birlikte yaşadıkları ailelerinin de aynı aplikasyonun indirilmesi gündeme gelecek mi efendim? Onlar da takip edilecekler mi?

     A Haber: Hastanelerle ilgili çok fazla spekülasyon getirildi bu süreç içerisinde. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Adana’da sahra hastanesi yaptık demişti. Fakat o bölgenin fuar alanı olduğu belirlendi. Valilikten ihtiyacımız yok diye bir açıklama geldi ama siz bu konuyu nasıl yorumluyorsunuz?

     AKİT TV: Sayın Bakanım hayırlı akşamlar diliyorum. Yapmış olduğunuz açıklamalarda kısmen de olsa detaylara girdiniz ön bilgileri verdiniz ama bazı bilim insanları nisan sonu mayıs başını tehlikeli dönem olarak işaret ediyorlar sürekli. Bu konuda söyleyecekleriniz var mı acaba?

     Diriliş Postası: Efendim virüse karşı aşı çalışmaları yürütüldüğünü biliyoruz. Aşı kalitesine zaman etki eder mi? Kısa sürede alınan aşı ile daha uzun sürede bulunan aşının arasında bir kalite farkı var mı? Türkiye aşı çalışmalarında hızlandırılmış bir yöntem mi kullanıyor?

     Haber Global: Efendim bildiğiniz gibi yaklaşık 4 milyon kişi geçici koruma altındaki Suriyeliler ve uluslararası koruma altında bulunan Afganistan ve Iraklı, İranlı gruba mensup kişiler bulunmakta. Covid 19 pozitif vakaları ve genel dağılımda bu grubun yeri hakkında bilgi almamız mümkün müdür? Teşekkür ederim.

     Yeniakit.com.tr: Efendim Türkiye’de misafir ettiğimiz Suriyeliler arasında Covid 19 vakası ne oranda? Belirli bir rakam var mı? Kentlerde toplu halde yaşayan Suriyeli aileler için özel bir önlem var mı? Bir ikincisi de günlük olarak açıklanan test sonuçları hangi gün alınan örneklere ait? Teşekkür ederim.

     Yeni Çağ: Efendim Cumartesi ve Pazar günü sokağa çıkma yasağı vardı. Fakat 69 bin test yapıldı bu süreçte. Bu testler nasıl yapıldı?

      Tele1 TV: Sayın Bakan, Cuma akşamı yaşananlar düşünüldüğünde sürecin kontrolünüz altında olduğunu düşünüyor musunuz? Teşekkürler.

      Memurlar.net: Sayın bakanım 2019 ve 2020 yılının ocak ve şubat aylarının grip enfeksiyonları çok şiddetli geçmişti. Burada covid 19’ın bazı mutasyonlarını ülkemizde görmüş olabileceğimiz belirtiliyor. Bir de Bilim Kurulu üyelerimizden Alpay Azap beyin bir açıklaması vardı. Ülke nüfusunun yüzde 60’ı bu hastalığa yakalanmadan biz bu hastalıkla uğraşmaya devam edeceğiz demişti. Bu değerlendirmeler hakkında ne düşünüyorsunuz? Teşekkürler.

     Ulusal Kanal: Sayın bakan, eczacıların tıpkı sağlık çalışanları gibi düzenli test talebi var. Koruyucu ekipman ve düzenli dezenfeksiyonun sağlanması noktasında bazı sorunlar yaşadıklarını dile getiriyorlar. Bu noktada maske dağıtımında önemli rol oynayan eczanelerde bulaş riskinin azaltılması için bir çalışma yapılıyor mu? Teşekkür ederim.

     TV 100: Maske konusunda bazı problemler yaşanıyor. Maskenin dağıtılacağı söylendi. Diğer bir taraftan maske takılmasının zorunlu olduğu belirtildi. Ama şu an maske temini konusunda Türkiye genelinde büyük bir sıkıntı yaşanıyor. Ne parayla alınabiliyor, ne de tam olarak adreslere gelebiliyor. Bu konuda maskenin en azından eczanelerde ücretli olarak satılması sağlanacak mı ya da maske dağıtımı bir an önce hayata geçecek mi?

     Fox TV: Sayın Bakan Cuma günü yaşanan sokağa çıkma yasağı ile ilgili sorum olacak. Az önce sayın içişleri Bakanı ile görüştüğünüzü, bir problem olmadığını söylediniz. Bugün bazı köşe yazarlarında efendim sizin İçişleri Bakanı ile tartıştığınız, istifaya kadar gittiğinize dair bazı yazılar oldu. Bu iddialar doğru mudur, teşekkür ederim.