18 Nisan 2024 Perşembe
“Bana kimi affettiğini söyle…” – Banu Güven yazdı

“Bana kimi affettiğini söyle…” – Banu Güven yazdı

Af niteliğindeki yeni infaz düzenlemesi yürürlüğe girdi, tahliye edilenlerin sevinç içindeki görüntüleri sosyal medyaya yansıdı. Bu fotoğraf karesine girenleri ve giremeyenleri Banu Güven DW’ye yazdı.

Son bir hafta içinde gördüğümüz birkaç fotoğraf karesini hiç unutmayacağız.

Birinde bir otobüs dolusu adam var. Ağızları kulaklarında, çünkü cezaevinden çıkmışlar, yeni infaz yasası sayesinde beklediklerinden erken. Cam kenarında oturan biri fotoğrafçıları görüp işareti çakmış. İki eliyle bozkurt işareti yapıyor. Yanındaki tek elle. Arkada ve solundakiler de el sallıyor galiba. Twitter ahalisi o işaretleri çözmekle geçirdi gününü. Otobüsten görünen işaretler arasında sağ yumruk falan yoktu tabii.

Sonra upuzun bir konvoy görüntüsü var. Araçların sonu gelmiyor. Cezasının bitimine altı ay kala infaz yasasıyla Sincan Cezaevi’nden çıkan Alaattin Çakıcı’yı karşılama konvoyuymuş. Bir yerlerde konvoyda en az 300 araç olduğu yazılmıştı.

Bir fotoğrafta el yazısıyla yazılmış bir mektup var. Alaattin Çakıcı’nın iktidar ortaklarına, yani MHP Genel Başkanı Bahçeli ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür mektubu. O da kendinden “şahsım” diye söz ediyor.

Sonra diğer bir organize suç örgütü yöneticisi Sedat Peker’in, içinde “sözde Alaattin Çakıcı, şahsı, şahsım, küçük Sedat Peker, prezervatif” laflarının geçtiği meydan okuyan bir videosu çıktı ortaya. Söylediklerinden videoyu çektiği malikanemsi mekanın evi olduğunu anladık.

Sonra… Tosuncuk lakaplı Çiftlik Bank dolandırıcısı Mehmet Aydın’ın fotoğrafı da düştü önümüze. İnfaz yasası ona da yarayacakmış, memlekete dönüp mahkumiyet alırsa, cezası yarı yarıya azalacakmış, onu farkettik.

Başka… Sanıkların ya da mahkumların fotoğraflarını görmedik, ama onlardan söz edildiğinde zihnimizde o acılı anlar bir bir canlandı. Soma, Ermenek, Çorlu, Aladağ… Berkin, Abdullah… Onların davalarından mahkum olan ya da yargılananlar da infaz düzenlemesinden faydalanacakmış, onu öğrendik.

Karşımıza şiddete uğramaktan, hatta öldürülmekten korkan kadınlar  da çıktı. Soru: Bir kadına şiddet uygulamış, mesela kadını yaralamış suçlu da infaz yasasından faydalanabilecek mi? Düzenleme bu konuda hem infaz hükümlerini ağırlaştırır, hem de hafifletir gibi görünüyor. Bu noktada yargı muhabiri meslektaşım Gökçer Tahincioğlu’nun yardımına başvurdum. Expression Interrupted’da yayınlanan yazısından: “Kasten yaralama suçunun, yüze kezzap atmak gibi canavarca hisle işlenmesi durumunda verilecek ceza bir kat artırılacak. Silah kullanma nedeniyle ise ayrıca artırım yapılmayacak. Yaralama sonucu ölüm yaşandığında verilen cezanın üst sınırı ise 16 yıldan 18 yıla çıkarıldı. Buna karşılık bu suçlar, infaz indirimi kapsamına giriyor. Sadece ağırlaşmış yaralama kapsam dışında. Böylece bu suçu işleyenler de hem yarı oranında infazdan, hem de üç yıl denetimli serbestlikten yararlanabilecek.”

Ve en nihayetinde AKP iktidarına dair akıllardan silinmeyecek genel kurul fotoğraflarından biri de kazındı zihnimize. Bütün bu resimleri görmemize yol açan düzenleme için çalışan milletvekilleri, yüzlerinde maskelerle TBMM Genel Kurulu’nda poz verdiler. Maskelilerin arasında göremedim ama yasa için canla başla çalışan kişi de meclisteydi. MHP Genel Başkan Yardımcısı, Alaattin Çakıcı’nın eski avukatı Feti Yıldız. Artı Gerçek’ten Sibel Hürtaş’ın bu ilişkiye dikkat çektiği haberinin ardından Yıldız’ın attığı şu Tweet, iktidarın nerede durduğunu bir kez ortaya koydu: “Alaattin Çakıcı, Türk Devletine büyük hizmetleri olmuş yiğit ve fedakar bir Ülküdaşımızdır. Bazı haber siteleri şahsımla Avukat-Müvekkil ilişkisinden bahsetmektedir. Türk Milliyetçileri için Ülküdaşlık hukuku, tüm hukuki bağların üzerindedir.”

Kareye sokulmayanlar

Bir de fotoğraflarda görünemeyenler vardı.

Bu infaz düzenlemesinden yararlanacakken, MİT Kanunu’na giren suçları kapsam dışı bırakan bir maddeyle hapisten çıkmaları engellenen 6 gazeteci mesela. Kimliği daha önce meclis çatısı altında açıklanan bir MİT mensubunun cenazesiyle ilgili haber ve paylaşımları nedeniyle tutuklanan Hülya Kılınç, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel’den söz ediyorum.

Onlardan, bu düzenlemeden yararlanmalarının önüne özel çabayla geçildi diye özellikle söz ediyorum. Yoksa onlar gibi daha düzinelerce gazeteci var yasamanın görmek istemediği. Kimi delilsiz mahkum, kimi yalancı tanıklıkla, baskı altında alınmış ifadelerle. Hemen hepsinin üzerine terör suçu atılı. Yukarıdaki iktidar gazeteciler hiç çıkmasın, işlerini yapamasın istiyor.

Hakkında herhangi bir mahkumiyet kararı olmadan neredeyse iki buçuk yıldır cezaevinde tutulan Osman Kavala da infaz yasasından özel olarak yararlandırılmayanlardan. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kavala’nın Gezi Davası ve uyduruk darbe girişimi soruşturması kapsamında “Acilen serbest bırakılmasını” istemişti ya… Yargı da Kavala’yı hapiste tutabilmek için en son bir casusluk suçlaması uydurmuştu. İşte o suç için de istisna getirildi yeni infaz yasasında.

Sonsuz sayıda dava dosyasıyla tutuklanıp bir oradan bir buradan mahkum edilen eski milletvekilleri, belediye başkanları da yok tahliye edilenlerin arasında. Korona salgını ortalığı kasıp kavururken ve çoğunun sağlık sorunu da olmasına rağmen salıverilmiyorlar. Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş belli aralıklarla videolar yayınlıyor ve önemli sağlık sorunları olan eşinin neden risk altında olduğunu anlatıyor.

Avukatlar var sonra. Çağdaş Hukukçular Derneği’nden avukatlar açlık grevi bile yaptılar. Uluslararası çağrılar falan da kimsenin umrunda değil. Aranan hukuk devletine ulaşılamıyor çünkü. Savunma hakkına da gökyüzü yok.

Terazi artık infaz hakiminde

Düzenlemeyle tahliye ve açık cezaevi uygulamaları için infaz hakimlerinin onayı şart koşuldu. Terörden casusluğa kadar her türlü fantastik suçlamayla hapiste tutulan siyasi tutuklu ve mahkumların tahliyesi önünde engel oluşturması muhtemel infaz hakimleri, kasten öldürme, cinsel suçlar, uyuşturucu suçlarından ceza alanların açık cezaevine geçişleri konusunda da söz sahibi. Bakalım performansları nasıl olacak?

Daha önemlisi, Anayasa Mahkemesi, önüne gelmesi halinde  bu yasanın eşitlik ilkesini çiğnediğini görecek mi?

Yazıyı arkadaşım akademisyen, gazeteci Ayşe Çavdar’ın durumu özetleyen tek cümlelik Tweet’iyle bitireceğim: “Bana kimi affettiğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.”