29 Mart 2024 Cuma
“RTÜK infaz kurumuna dönüştü”

“RTÜK infaz kurumuna dönüştü”

Yayınları denetlemek ve düzenlemekle görevli RTÜK, bu görevini yapmayıp linç kampanyalarına zemin hazırlamakla suçlanıyor. Gazeteciler ve avukatlar RTÜK’ün “infaz kurumuna” dönüştüğü uyarısında bulunuyor.

DW’den Hilal Köylü’nün haberi:

Yazar Sevda Noyan’ın Ülke TV’de sarf ettiği “15 Temmuz kursağımızda kaldı, bizim aile 50 kişiyi götürür” sözlerinin ardından, Atatürk aleyhtarlığıyla bilinen Fatih Tezcan’ın kendi YouTube kanalında yaptığı “Bir daha sokağa çıkarsak kimleri toplayacağız” şeklindeki açıklama, dikkatleri bir kez daha sosyal medyadaki linç kampanyalarına yöneltti.

Noyan ile Tezcan’ın ifadelerini yaydığı platformların neden cezalandırılmadığına ilişkin tartışmalar büyürken, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in bu tartışmalara “Darbe sevicileri sevindirecek bir karar almayız” çıkışında bulunması tartışmaları daha da alevlendirdi.

Aktivist Taylan Kulaçoğlu ve Hakan Gülseven, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. Gazeteci Gülseven, gözaltıları “Ben Sevda Noyan’ın, Fatih Tezcan’ın devletiyim. Mesaj bu” sözleriyle değerlendirirken, RTÜK Başkanı Şahin’den “Noyan’ın söylemlerini kabul edemeyiz, gereken yapılacak” açıklamasının gelmesi dikkat çekti.

Peki RTÜK neden böyle davranıyor? Yayınları denetleme ve düzenleme görevini yerine getirmiyor mu?

“Talimatlarla hareket ediyor”

Bir dönem RTÜK üyeliği de yapmış olan gazeteci İsmet Demirdöğen, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, RTÜK’ün yasa gereğince yapması gereken, yayınları denetleme ve düzenleme görevini yapmadığını söylüyor.

Demirdöğen, “Kimi televizyon kanallarında ne yazık ki, her gün infaz listeleri yayınlanıyor, vatandaşlar tehdit ediliyor. RTÜK’ün şikayet, yakınma, başvuru beklemeden harekete geçmesi gerekirken geçmiyor. Resmen infaz kurumuna dönüştü” eleştirisi getiriyor. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in “gereği yapılacak” açıklamasının da toplumu tatmin edecek düzeyde olmadığını düşünen Demirdöğen, Noyan’ın konuştuğu televizyona sadece uyarı cezası değil program ya da yayın durdurma cezası gibi ağır cezaların verilmesi gerektiğini söylüyor.

Demirdöğen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018’te Fox TV ana haber sunucusu Fatih Portakal’ı eleştirirken “Portakal mıdır, mandalina mıdır” sözlerini, sonrasında da “Medyada virüsler var” dediğini hatırlatıyor. Bu sözlerin ardından RTÜK’ün eleştirel yayıncılık yapan tüm televizyon kanallarını hedef aldığını, bunun karşılında “ölüm listeleri” yayınlanan ekranlara ses çıkartmadığını anlatan Demirdöğen, “RTÜK, belli merkezlerde oluşturulan görüşleri ve talimatları yerine getiren bir kuruma dönüştü. Dahası, linç üreten televizyonlara dokunmuyor, hep geçiştiriliyor” değerlendirmesini yapıyor.

RTÜK Başkanı Şahin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelecek talimat doğrultusunda haber spikerlerinin yorum yapmasının engelleneceğinin de mesajını verdi. Demirdöğen ise bu mesajın RTÜK yasasının çiğnendiğinin açık göstergesi olduğunu düşünüyor. Demirdöğen, “RTÜK Başkanı herhangi bir yaptırım kararı alındığında topu cumhurbaşkanının kucağına bırakıyor. Yani her kararın cumhurbaşkanının talimatıyla olmuş olacağını peşinen kabul ediyor. Bu, başlı başına bir sorun” çıkışı yapıyor.

“Toplumsal barış dinamitleniyor”

Eleştirilerin hedefindeki RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, RTÜK’üm tüm kanallara eşit yaklaştığında ısrar ediyor. RTÜK’ün muhalif üyesi İlhan Taşçı ise Şahin’in bu ısrarını, RTÜK’ün kanallara verdiği cezaları raporlaştırarak boşa çıkaran isim oldu.

Taşçı’nın raporunda son 1 buçuk yılda RTÜK’ün kanallara verdiği cezalar tüm ayrıntılarıyla sıralanıyor. Rapora göre bu dönemde iktidara yakın olarak bilinen A Haber, Kanal 7 ve TV Net’e hiç ceza verilmezken, ATV ve Ülke TV’ye birer uyarı cezası, TGRT Haber’e de bir idari para cezası kesildi. Aynı dönemde eleştirel habercilikleriyle tanınan Halk TV’ye 10 idari para cezası, 3 yayın durdurma, Tele 1’e 8 idari para cezası, 3 yayın durdurma, Fox TV’ye 7 idari para cezası, 1 yayın durdurma, KRT’ye de 3 idari para cezası ile 1 yayın durdurma cezaları verildi.

İlhan Taşçı, iktidar yanlısı olarak bilinen televizyonlara kesilen uyarı cezasını “en hafif”, eleştirel medyaya kesilen yayın ve program durdurma cezalarının ise “en ağır” cezalar olduğunu söylüyor. Taşçı, “RTÜK, eleştirel medyaya 11 milyon liralık para cezası kesmiş ama kaybedilen reklam gelirleriyle 15 milyona çıkıyor bu fatura. RTÜK, özgür yayıncılığı ceza kıskacına alıyor ve nefesini kesiyor” diyor.

RTÜK’ün yayınları denetleme görevini sadece yayınları cezalandırma üzerine kurguladığından yakınan Taşçı, “Bu cezalar da halkın haber alma özgürlüğünü engelleyecek şekilde kesiliyor. Toplumda infial yaratan sözler, açıklamalar geçiştiriliyor. Her parti bundan şikayetçi ama herkes de görüyor ki, toplumsal barış dinamitleniyor” eleştirisi getiriyor.

“Demokrasiye aykırı işler yapıyor”

Medya davalarına yakın takibiyle tanınan Avukat Veysel Ok ise, RTÜK’ün cezalarda eşitlik ilkesini ihlal ederek “sansür merkezi”ne dönüştüğü görüşünde. Sadece eleştirel programların, yolsuzluk haberleriyle yüklü haber bültenlerinin değil, koronavirüs salgınıyla ilgili haberlerin de RTÜK’ün ceza kıskacına takıldığını anlatan Ok, “RTÜK, toplumun kendisinden beklediğini yapmıyor. Nefret söylemlerini, şiddeti körükleyen yayınları engellemiyor. Toplumun haber alabileceği kanalları cezalandırıyor. Demokrasiye tamamen aykırı işler yapıyor” çıkışında bulunuyor.

Ok, Türkiye’de şiddet ve linç sarmalının genişlemesinde RTÜK’ün iktidar yanlısı tavrının doğrudan etkili olduğunu dile getiriyor. Ok, RTÜK’ün acilen “gereği yapılacak” açıklamasının devamını getirip, televizyonda ölüm listelerinden bahsedenlerin ekranlardan uzaklaştırılması gerektiğini söylüyor.