Biz Gazeteciyiz

Resmi Gazete’nin okuru arttı, gazetecilerin ilgisi azaldı – Faruk Bildirici yazdı

Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararnameden gazetecilerin beş gün sonra haberinin olması ne anlama gelir? Bu konuyu inceledim. Eskiden 5 bin abonesi olan Resmi Gazete’nin web sayfasına günlük giriş 85 binler. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’den bile fazla…

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Resmi Gazete’nin önemi arttı; devlet oradan izleniyor. Vatandaş bunun farkında. Ama gazetecilerin ilgisi azaldı; Resmi Gazete’ye bakma alışkanlığını yitirdiler. Kanıtı da geriden gelen haberleriSon günlerde medyanın refleks kaybını gösteren birçok örneğe rastlıyorum. Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin’in, “Genelkurmay astsubay ataması dahi yapamayacak” başlıklı yazısı böyle bir sorunu gözler önüne seriyordu.

     Erkin, yazısına “Geçen gün emekli Albay Ahmet Zeki Üçok ile sohbet ediyorduk” diye başlamıştı:

    “Üçok sözümü kesti ve ekledi: ‘Beş gün önce yani 6 Şubat 2021 tarihinde yayımlanan ve Türk Silahlı Kuvvetleri için çok vahim sonuçlar doğuracağına inandığım 70 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nden bahsetmek isterim.’ Merakla dinledim… Peki bu kararnamede nedir bu kadar vahim olan?”

    Üçok, kararname ile subay ve astsubayların tayin yetkisinin Milli Savunma Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’ne verildiğini anlatmıştı.  Genelkurmay, bundan sonra sadece Uzman Çavuşların ve Uzman Er/Erbaşların tayin ve atamasını yapabilecekti.

    Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, Aytunç Erkin’in bu yazısından sonra eleştirel medyada geniş yer aldı; Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki atama yönteminin değişmesi çok konuşuldu.

    Oysa Üçok’un sözünü ettiği Cumhurbaşkanlığı kararnamesi 6 Şubat’ta Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Aytunç Erkin’in yazısının bulunduğu gazete yayınlandığında ise takvimler 11 Şubat’ı gösteriyordu. Aradan tam altı gün geçmiş, medya ancak Üçok’un anlatması sayesinde böyle bir kararname çıktığını öğrenebilmişti!

     Düşünün, Üçok kararnameyi inceleyip, Erkin’e anlatmasa o da köşesinde yazmasa kamuoyu belki uzun süre daha böyle bir kararname çıktığından haberdar olmayacaktı. Bir tek gazeteci bile Resmi Gazeteyi yayınlandığı gün inceleyip haber yapmamıştı.

     Üç yıl sonra öğrenilen kararname

    Sözcü gazetesinin dünkü manşetinde de Saygı Öztürk’ün bir haberi yer alıyordu. “Yasadan devletin valisi kalktı” başlığı altında şu bilgi veriliyordu bu haberde:

      “5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. Maddesinde ‘Vali, ilde devletin ve hükümetin temsilcisidir’ deniliyordu. Ancak 2018’de çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile bu maddedeki ‘Devletin temsilcisi’ cümlesi çıkarıldı. Yerine ‘Cumhurbaşkanının temsilcisi’ getirildi. Değişikliği muhalefet bile gözden kaçırdı.”

     Vali ve kaymakamların AKP’nin temsilcisi gibi davranırken güç aldıkları önemli bir yasa değişikliğiydi bu. Ama 2 Temmuz 2018’de çıkarılan bir Kanun Hükmünde Kararname’ye dayanıyordu, yeni haber oluyordu.

     Haberde “Muhalefet bile gözden kaçırdı” deniyordu ama bu yasa değişikliğini medya da fark etmemişti. Şimdi Sözcü gazetesi de “Vali ve kaymakamların üyesi olduğu Türk İdareciler Derneği’nden bir yetkili”nin uyarısı sayesinde haberdar olmuş da değişiklik kamuoyuna duyurulabiliyordu.

       Üç yıl sonra da olsa Saygı Öztürk’ün bunu haber yapabilmesi gazetecilik açısından “teselli ikramiyesi” gibi. Valilerle ilgili bu önemli değişiklik geç de olsa kamuoyuna yansıtılabilmiş oldu.  Ama elbette olması gereken, gazetecilerin Resmi Gazete’yi takip edip, bu değişiklikleri zamanında yazabilmesiydi.

       Üstelik haberi konu olan değişikliğin yer aldığı KHK, sadece İl İdaresi Kanunu’nda değişiklik içermiyordu.  9 Temmuz 2018 tarihli 3. Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 232 maddelik 703 sayılı bu kararname Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin temel taşı niteliğindeydi. “Anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla bazı kanun ve KHK’lerde değişiklik yapılmasına dair” bu Kanun Hükmünde Kararname ile devletin idari yapısı baştan aşağı yenilemişti.

    O nedenle de kararnamenin sadece valiler ile ilgili maddeleri değil hemen her maddesi ayrı ayrı üzerinde durmayı hakediyordu.  Hem de Resmi Gazete’de yayımlandığı gün…

   Ancak gördüğüm kadarıyla Cumhuriyet ve Yeni Şafak gibi az sayıda gazete o zaman bu kararnameyi geniş biçimde işlemiş, “Devleti ‘ilga’ kararnamesi” ve “Yeni sistem hazır” başlıklarıyla haber yapmışlar. Yine de kararnamenin ayrıntılarına inmekte yetersiz kalmış onlar da…

    Gazete bürolarında günün ilk işiydi

    Benim bildiğim yakın geçmişte bile Anadolu Ajansı, gazeteler ve televizyonların Ankara büroları Resmi Gazete’yi günü gününe takip eder, teknik konular olduğunda konunun uzmanına sorarak haber yapardı.

    Hürriyet gazetesi Ankara Bürosu’nda Haber Müdürü iken benim de güne başlarken ilk işlerimden biri Resmi Gazete’ye bakmak, konulara göre ilgili muhabirlere dağıtarak haber yapmalarını sağlamaktı. Resmi Gazete’nin gelmediği ya da “Mükerrer Baskı” yapıldığı günler, önemli bir gelişme mi oluyor diye meraklanırdık.

      Resmi Gazete, sadece gazeteciler değil, bürokratlar ve devletle işi olan herkes tarafından dikkatle izlenirdi. Çünkü 7 Şubat 1921’den beri yayınlanan Resmi Gazete’de devletin neredeyse bütün iş ve işlemlerini görmek mümkündü. Yasalar, yönetmelikler, tebliğler, tüzükler ve kamu ihale ilanları orada yayımlanırdı.

       Dijitalleşmeyle birlikte Resmi Gazete de internete taşındı. 14 Eylül 2018 tarihinde yaklaşık 100 yıl süren basılı yayın yaşamına son verildi; o tarihten itibaren sadece internetten yayına başladı.

     Eskiden abone sistemiyle basılıyordu Resmi Gazete.  Son olarak abone sayısı 5 binlerdeydi; baskı sayısı kamu kurumlarına dağıtılanlarla birlikte 8 bini buluyordu. İnternette resmigazete.gov.tr adresinden yayına başlayınca her yerden ulaşmak kolaylaştı; izleyenlerin sayısı hızla arttı.

       Website.informer’den baktım; resmigazete.gov.tr web sayfasının günlük ziyaretçi sayısı 85 bin düzeyinde. Sayfa görüntülemesi 230 binlerde. Bu sayılar bazı özel günlerde daha da yükseliyor. Alexa’da da ziyaretçi trafiği açısından Türkiye sıralamasında 192. durumda. Sıralamadaki yerinin önemini anlatmak açısından iki örnek vereyim: TBMM 724, Cumhurbaşkanlığı sayfası 1062. sırada. Anlayacağınız, Resmi Gazete’nin sayfasına gösterilen ilgi Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’nin web sayfalarından çok daha fazla.

    Google Trends’e göre de resmigazete.gov.tr’ye en çok ilgi gösteren kentlerde birinci Tunceli, ikinci Ardahan, üçüncü Ankara. İstanbul ise 81. durumda. Resmi Gazete’de en çok aranan konu ise Olağanüstü Hal ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri.

   Resmi Gazete neden daha önemli?

    Resmi Gazete’ye ilginin üç yıl öncesiyle kıyaslanmayacak kadar artmasında nedenlerden biri internete taşınması ise ikinci nedeni de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmiş olması.

    Yeni sistemde Meclis’in rolü azaldığı için mevzuat değişikliğinin çok büyük bir bölümü doğrudan Cumhurbaşkanlığı’ndan geçiyor. Önemli yasal değişiklikleri konu alan ve “torba” gibi birçok konuyu birden içeren karmakarışık Cumhurbaşkanlığı kararnameleri zaten Saray çevrelerinde hazırlanıyor.

   Üstelik de eskiden bakanlıklar ve tüm bürokraside yapılan hazırlıklarla ilgili kulis bilgileri alınabilir; mevzuat değişikliklerinin en azından bir bölümü son şeklini alıp Resmi Gazete’de yayımlanmadan önce gazetecilere sızardı.

    Ama artık AKP döneminde bürokrasi medyaya kapandı. Kamuoyuna yansıması istenilen bilgiler istenildiği ölçüde iktidar yanlısı gazetecilere veriliyor. Gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse AKP yöneticileri “Perde arkası” ve “Kulis” bilgileri içeren haber ve yazılar yazılmasından pek hoşlanmıyorlar. Arada kendi kontrolleri dışında böyle haberler yazmaya kalkanları da hemen uyarıyorlar; hatta bazen bu uyarılar akreditasyon iptaline kadar uzanabiliyor.

    Muhabirliği öldürüyorlar

    Kaldı ki, artık bakanlıkları izleyen muhabirlerin bürokrasi ile teması oldukça sınırlanmış durumda. Bakanlık muhabirlerinin neredeyse tek temas noktası, bakanların basın ya da “İletişim” danışmanları. Onlar muhabirlerin sınırların dışına çıkmalarına, verilenden farklı bilgiler almalarına izin vermiyor; gerek duyduklarında “bilgilendiriyor”lar.

    Bakanlar ve üst düzey bürokratlar, zaten medyanın Ankara temsilcileri, yazarları, Genel Yayın Yönetmenleri, Genel Müdürleri ile temasta. Önemli haberler olduğunda onlara aktarılıyor, basın toplantılarına ve küçük gruplar halinde yapılan özel toplantılara da onlar çağrılıyor.  Medya şirketlerinin işleri de devlet kademelerine aynı kanallardan iletildiği için gazetecilik ile ticari işler içiçe geçiyor. Daha önemlisi, muhabirler etkisiz hale getiriliyor; gazeteciliğin en önemli dalı olan muhabirlik zayıflatılıyor.

   Alternatif medya da takip etmiyor

     İktidara yakın yaygın medyada habercilik bu şekilde yürütülünce Resmi Gazete’ye bakmak, oradaki karmakarışık ve teknik maddeler arasından haber bulup çıkarmak gereksiz bir iş haline geliyor. Üstelik bir de oradan çıkarılan haberin yayımlanmaması ve bu cevvalliğin hoş karşılanmama olasılığı da büyük. O nedenle Resmi Gazete bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki gazeteci için haber kaynağı konumunda.

     “Alternatif medya” dediğimiz bağımsız ve eleştirel medya, Resmi Gazete’yi günü gününe inceleyip, önemli değişiklikleri oradan yakalayabilir; geniş kitleleri ilgilendiren haberler bulabilir. Ama sanırım orada da habercilik refleksleriyle ilgili sorunlar var. Resmi Gazete’yi düzenli inceleyen, takip eden, oradan haber yapan uzman muhabir sayısı da yetersiz. Kamu kurumları ve bürokrasi ile temas kurulamadığı için Resmi Gazete’de yayımlanan mevzuat değişiklikleri hakkında eleştirel medyayı uyaracak haber kaynakları da sınırlı.

     Geldiğimiz nokta bu. Resmi Gazete’de yayımlanan mevzuat değişikliklerinin haber değeri artsa da gazetecilerin ilgisi hayli azalmış durumda. Okurlar ve izleyiciler de kendilerini ilgilendiren mevzuat değişikliklerini medyada bulamayınca mecburen kendileri Resmi Gazete’yi incelemek zorunda kalıyor.

    Böyle bir durumda gazetecilerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki atama yetkisinin Milli Savunma Bakanlığı’na verilmesiyle ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 5 gün sonra ya da İl İdaresi Kanunu’ndaki değişikliği üç yıl sonra öğrenmeleri kaçınılmaz bir sonuç.

     Bu ülkedeki mevzuat değişikliklerini bile günü gününe izleyemez hale düşmüş bir gazeteciliği yeniden ayağa kaldırmak zorundayız.