29 Mart 2024 Cuma
Montrö antlaşması ve önemi nedir?

Montrö antlaşması ve önemi nedir?

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936 yılında Bulgarlar, Fransa, İngiltere, İrlanda ve Denizaşırı Britanya Ülkeleri, Hindistan İmparatorluğu, Elenler Krallığı, Japonya İmparatorluğu, Romanya Krallığı, SSCB, Yugoslavya Krallığı ve Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanmıştır.

20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Montrö Sözleşmesi ile Boğaz geçiş düzeni Türkiye’nin güvenliği dikkate alınarak yeniden ele alınmıştır

Gündeme oturan Montrö Sözleşmesi ile ilgili ayrıntıları derledik:
MONTRO

Montrö Sözleşmesi nedir ve ne zaman imzalandı?

Tam adıyla Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye’nin o dönem yaptığı yoğun diplomatik temasların ardından 1936 yılının yaz aylarında haftalarca süren görüşmelerin ardından imzalandı.

Türkiye, 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nın parçalarından biri olan Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi gerektiğini savunuyor ve bunun için de çalışmalar yürütüyordu.

1923 tarihli Boğazlar Sözleşmesi ile İstanbul ve Çanakkale boğazları ile ilgili geçici düzenlemeler getirmişti. Buna göre, askeri olmayan gemi ve uçakların barış zamanı boğazlardan geçmesi, her iki yakasının da askeri güçten arındırılması ve Türk askerinin girişinin yasaklanması öngörülüyordu. Bunun için de başkanı Türk olan bir uluslararası kurul oluşturulmuştu.

Türkiye ise Lozan Antlaşması’yla getirilen bu geçici düzenlemenin değiştirilmesi ve kalıcı, yeni bir düzenleme yapılmasını istiyordu.

Türkiye’nin çabaları 1930’ların ortasında karşılık buldu. Başta İngiltere olmak üzere, Balkan ülkeleri yeni bir düzenleme yapılması için İsviçre’nin Montrö kentinde bir konferans düzenlenmesini kabul etti.

O dönem, Anadolu Ajansı’nda yayımlanan bir haberde konferansın “Boğazların tahkimi meselesini tetkik ve intaç edeceği (sonuçlandıracağı)” belirtildi. Aynı haberde konferanstaki tartışmaların zeminini de hükümetin hazırladığı projenin oluşturacağı vurgulandı.

Konferans Haziran ayında toplandı ve haftalar süren görüşmelerin ardından 20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.

Sözleşmeye Türkiye’nin yanı sıra Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya imza attı.

sozlesme imzacıları

Sözleşme neden önemli?

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye tarafından çok önemli bir uluslararası anlaşma olarak kabul ediliyor.

Kasım 2020’de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu imzasıyla, bütçe görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulu’na sunulmak üzere hazırlanan kitapçıkta Montrö Sözleşmesi “temel bir belge” olarak tanımlanıyor.

Kitapçıkta, Türkiye’nin sözleşmeyi İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş dönemi, Gürcistan ve Ukrayna krizlerinde de “özenle, tarafsız ve saydam bir şekilde” uyguladığı belirtilerek, “Bu çerçevede, Karadeniz’de barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasında asli bir unsur olan Montrö Sözleşmesi’nin aradan geçen süre zarfında başarıyla uygulanmış olması, Sözleşmeyle oluşturulan dengenin kalıcılığının bir göstergesi, aynı zamanda da teminatıdır” ifadeleri yer alıyor.

Büyükelçi Haydar Berk de 2002 yılında kaleme aldığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan makalesinde Montrö Sözleşmesi’nin Türk Boğazları’ndan “ticaret ve harp gemilerinin geçiş ilkelerini düzenleyen temel belge niteliğinde” olduğunu yazıyor.

Berk, “Montreux Sözleşmesi, imzalandığı tarihten bu yana önemini ve geçerliliğini koruyan az sayıdaki çok taraflı anlaşmalardan biridir. Bunun ardındaki belirleyici neden, Sözleşmenin ülkemizin yanı sıra, Karadeniz’e kıyıdaş devletler ve üçüncü ülkeler için de makul ve uygulanabilir bir çıkar dengesi oluşturmasıdır. Ayrıca, ülkemizin Sözleşmeyi… titizlikle uyguluyor olması da önemli bir etkendir” diyor.

SAVAS GEMISI

Sözleşme Türkiye’ye hangi hakları tanıyor?

Montrö Sözleşmesi’nin Türkiye açısından en büyük kazanımları arasında 1923 tarihli Boğazlar Sözleşmesi’nin getirdiği kısıtlamaların kaldırılması gösteriliyor.

Montrö ile birlikte her iki Boğaz ve boğazların giriş noktalarını da kapsayan bölgede Türkiye’nin egemenlik hakları tesis edildi.

Montrö’nün Türkiye’ye kazandırdığı üç temel hak sıralanıyor:

  • Boğazlar bölgesi askerileştirildi. Böylece Türkiye, Boğazlar bölgesine yeniden asker konuşlandırma hakkı elde etti.
  • 1923’te kurulan Boğazlar Komisyonu’nun yetkileri Türkiye’ye devredildi. Bu da egemenliğin kurulmasını sağladı.
  • Savaş ve yakın savaş halinde Türkiye’ye yabancı savaş gemilerinin geçişine kısıtlama koyma yetkisi tanındı. Ayrıca bir seferde geçebilecek savaş gemisi, tipine, sayısına ve ağırlığına sınırlama getirildi ve önceden haber verme şartı konuldu.

Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, 2017 yılında yazdığı “Askeri ve Stratejik Açıdan Montreux’nün Dünü ve Geleceği” adlı makalede, sözleşmenin “Türkiye’nin güvenliğinin korunması, geçiş serbestisi kullanımının düzenlenmesi ve Karadeniz-Akdeniz dengesinin sağlanması ile ilgili” olduğu değerlendirmesini yaptı.

Prof. Dr. Caşın, “Türkiye, Montreux Sözleşmesi ile bir yandan kendi güvenliğini artırmak için Boğazlar bölgesini silahlandırma hakkına sahip olurken, Sözleşme’nin 19, 20 ve 21. maddeleriyle çok önemli stratejik kozlara da sahip olmuştur. Sözleşme ile kurulan Boğazlar rejiminin öncelikli yaklaşımı Türkiye’nin milli güvenlik algılamaları teşkil etmiştir” dedi.

Sözleşmenin 19’uncu maddesi savaş zamanında gemilerin geçişini düzenliyor, 20’nci madde savaş gemilerinin geçişiyle ilgili Türkiye’nin “dilediği gibi davranabileceğini” belirtiyor ve 21’inci maddede de yakın savaş tehlikesi olması halinde de Türkiye’ye benzer şekilde davranma yetkisi tanıyor.

BOGAZLAR

Kanal İstanbul tartışmaları Montrö’yü nasıl etkiliyor?

Montrö Sözleşmesi konusu, Kanal İstanbul ile ilgili tartışmalarda da zaman zaman gündeme geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aralık 2019’da yaptığı açıklamalarda bu konuya değindi. Erdoğan, ilk açıklamasında “Bir İstanbul boğazımız var. Siz Independenta olayını unutuyor musunuz? Hepsinden öte Montrö Anlaşması Türkiye’ye ne kazandırmıştır ne kaybettirmiştir? Bunu hiç düşündünüz mü?” dedi.

Bundan yaklaşık bir hafta sonra yaptığı bir başka açıklamada ise, Erdoğan, “Montrö Sözleşmesi’nin siyasi tehdidine” dikkat çekmiş; sonrasında ise katıldığı bir televizyon programında konuyla ilgili soruya “Montrö’yü kafaya takmayın” yanıtını vermişti.

Bu açıklamalardan kısa bir süre sonra, Ocak 2020’de 126 emekli büyükelçi Montrö’nün tartışmaya açılmaması gerektiğini belirten ortak bir açıklama yaptı.

Büyükelçilerin ortak açıklamasında, Kanal İstanbul projesinin Montrö Sözleşmesi’ni tartışmaya açacağı ve bu durumun Türkiye’nin boğazlar ile Marmara Denizi üzerindeki mutlak egemenliğini kaybetmesine yol açacağı belirtildi.

Açıklamada, “Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, Türkiye’ye bütün bu kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir” denildi.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi maddelerinin değiştirilmesi tartışmaları

Rusya Federasyonu 2017 yılında 4 tanesi Sivastopol-Karadeniz, 2 tanesi Tartus-Doğu Akdeniz olmak üzere 6 adet dizel elektrikli denizaltının konuşlandırma faaliyetini tamamladı. Özellikle Doğu Akdeniz’de konuşlandırılan Velikiy Novgorad ve Kolpino denizaltılarının bakım ve onarım faaliyetlerinin nasıl yapılacağı konusu gündeme geldi ve üç seçenek tartışılmaya başlandı. Bunlar, denizaltıların Güney Kıbrıs veya Mısır’da havuzlanması, onarım için Petersburg’a intikal ettirilmesi veya Tartus üssüne yüzer havuz imkanının kazandırılması olarak öne çıktı.

Moscow Mulls Revising Montreux Convention in Response to NATO Presence in Black Sea - Jamestown

Bu tartışmalar devam ederken, NATO Daimi Deniz Görev Grubu gemileri ve ABD gemilerinin Ukrayna krizi nedeniyle, Karadeniz’i sıklıkla kullanmaları ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre Karadeniz’de 21 gün süre ile kalma hakkına sahip olmaları bir diğer tartışmanın fitilini ateşledi. Rus kamuoyu Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi durumunda neler olabileceğini tartışmaya başladı. Yapılan tartışmalar sonucunda Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesinin Rusya’nın aleyhine olabileceği, bunun yerine Rusya ile birlikte hareket ederek sözleşme maddelerini Rusya’nın hassasiyetlerine göre yorumlayacak bir Türkiye’nin kontrolünde, mevcut durumun devam ettirilmesinin en uygun hal tarzı olacağı konusunda fikir birliğine varıldı.

Aslına bakılacak olursa askeri gemilerinin geçişi konusunda daha önce Türkiye tarafından verilen bazı kararlar ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 24. maddesi Rusların bu hal tarzını desteleyecek argümanlara sahiptir. Bu maddeye göre Türk Hükumeti, boğazlardan geçiş ile ilgili istatistiki bilgileri toplamak ve savaş gemilerinin geçişlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasını denetlemekle yükümlüdür. Türkiye, geçiş için yapılan ön bildirilere sözleşme hükümlerine göre cevap verme hakkına da sahiptir.

Türkiye’nin yorumlama hakkını Rusya lehine kullandığı olaylar

Türkiye tarihi süreç içerisinde askeri gemilerinin geçişine ilişkin nezaret etme ve sözleşme maddelerini yorumlama hakkını siyasi olarak birkaç defa Rusya lehine kullandı. Bunlardan ilki 1976 yılında KIEV adlı uçak gemisinin geçişine izin verilmesidir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre uçak gemilerinin boğazları kullanması yasaktır. SSCB yaptığı ön bildirimde KIEV gemisini “denizaltı savar kruvazör” olarak belirtmişti. Gemi NATO tanımlamalarına göre uçak gemisi olarak sınıflandırıldığı için, NATO Genel Kurulu geminin geçişine izin verilmemesi çağrısında bulundu. Ancak, Türk hükumeti bayrak devletinin beyanının esas alınması ve kendisinin bu konudaki zımni takdir yetkisini kullanarak siyasi bir kararla geminin geçişine izin verdi.

İkinci olay ise 1981 yılında Amiral KUZNETSOV uçak gemisinin geçişine izin verilmesidir. SSCB bu geçiş için de daha yaptığı gibi KUZNETSOV gemisini ön bildirim de “uçak taşıyan ağır muharebe kruvazörü” olarak belirtmişti. Türkiye benzer mantıkla bu geminin de geçişine izin verdi. Ancak her iki geçişte de dikkat çekici olan bir diğer nokta ise geçişler için yapılan ön bildirimler sözleşme gereğince anlaşmaya taraf devletlerinin Ankara’daki temsilciliklerine bildirilmesine rağmen, söz konusu devletler tarafından geçişlerin sözleşmeye uygun olmadığına veya engellenmesi gerektiğine dair herhangi bir girişimde bunulmamıştır.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi önemi nedir? Montrö sözleşmesi ne zaman, kimler arasında imzalandı?

Denizaltıların geçişi sözleşmeye uymuyor

Rusya Federasyonu son 40 gün içerisinde yaşanan, daha önce denenen ve başarılı olduğu tescillenen hal tarzının uygulayarak 2017 yılından itibaren Doğu Akdeniz’de bulunan ve onarım zamanı gelen Velikiy Novgorad ve Kolpino denizaltılarını Karadeniz’e intikal ettirmiş ve Karadeniz’de bulunan Krasnodar ve Starty Oskol denizaltılarını Doğu Akdeniz’e intikal ettirmiştir. Söz konusu geçişler, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin denizaltıların geçişini düzenleyen 12. maddesine göre sözleşmeye uygun değildir.

12. maddede, ”Karadeniz’e kıyıdaş devletler, bu deniz dışında yaptırdıkları ya da satın aldıkları denizaltılarını, tezgâha koyuştan ya da satın alıştan Türkiye’ye vaktinde haber verilmişse, deniz üslerine katılmak üzere boğazlardan geçirme hakkına sahip olacaklardır. Sözü edilen devletlerin denizaltıları, bu konuda Türkiye’ye ayrıntılı bilgiler vaktinde verilmek koşuluyla, bu deniz dışındaki tezgâhlarda onarılmak üzere de boğazlardan geçebileceklerdir. Gerek birinci gerek ikinci durumda, denizaltıların gündüz ve su üstünden gitmeleri ve boğazlardan tek başlarına geçmeleri gerekecektir.” ifadelerine yer verilmektedir.

Daha önce yapılan tartışmalardan anlaşılacağı üzere, Tartus üssüne denizaltıların havuzlanması için yüzer havuz alındığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle Karadeniz’den gelen denizaltıların Tartus’ta onarılması gibi durum söz konusu değildir. Doğu Akdeniz’e gelen Krasnodar ve Starty Oskol denizaltıları da onarım süresi gelinceye kadar görev yapacak ve daha sonra Petersburg’a intikal edecektir.

Muhtemelen Ruslar yaptıkları ön bildirimde 2017 yılından itibaren doğu Akdeniz’de Velikiy Novgorad ve Kolpino denizaltılarının Karadeniz’e çıkışını ilk defa Sivastopol üssüne intikal olarak değerlendirmiş ve bu yönde talep yapmış olabilirler. Nihayetinde Amiral Gorshkov’un KUZNETSOV uçak gemisinin geçişinden sonra dediği gibi Ruslar bazı yorumları ile sözleşmeyi tuzağa düşürmüş ve denizaltılarını boğazlardan geçirmiş, askeri tabirle 2.5 yıldır görevde olan denizaltılarını rotasyonla değiştirmiştir.

Ukrayna’dan geçişler hakkında itiraz

Türkiye son dönemde Rusya ile yaşadığı politik yakınlaşmanın doğal sonucu olarak denizaltıların geçişi için yapılan talepte bayrak devletinin beyanını esas kabul ederek siyasi olarak geçişe izin vermiştir. Ancak daha önceki geçişlerden farklı olarak bu defa Ukrayna, ABD nezdinde denizaltı geçişlerinin Montrö’ye aykırı olduğunu ifade etmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla sadece diplomatik olarak kayıt altına alınması için yapılan bu girişim, olası bir Rus-Ukrayna krizinde NATO veya ABD gemilerinin bölgeye intikalinde süre ve tonaj kısıtlamalarının aşılmasında Türkiye’nin Rusya için uyguladığı bayrak devletinin beyanı esastır prensibinin, söz konusu ülkeler için de uygulanmasını talep etmeye yöneliktir.

Zira Türkiye 2008 yılında Gürcistan krizi esnasında insani yardım taşıyan toplam tonajları 140 bin tonu bulan “USN Comfort” ve “USN Mercy” isimli iki hastane gemisinin geçişine sözleşmede yer alan tonaj kısıtlamaları aşıldığı için izi vermemiş Rusya ile yaşanabilecek olası bir krizin önünü almıştı.

Rusya Federasyonu Kırım’ın ilhakından sonra Sivastopol üssünde oluşturduğu modern deniz gücünü hem Karadeniz’de hem de Doğu Akdeniz’de jeopolitik ve jeoekonomik dengeleri kendi lehine değiştirmek için kullanmaktadır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, boğazlardan geçişi düzenlediği gibi, Türkiye başta olmak üzere Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerini güvenlik kaygılarını da giderecek hususlar içermektedir. Bir denge üzerine kurulu söz konusu koşulların zaman zaman Rusya lehine olacak şekilde yorumlanması, başta Türkiye’nin menfaatine aykırıdır. Kimse bugün iyi ilişkiler içerisinde olan Türkiye-Rusya ilişkilerinin yarın bozulmayacağını garanti edemez. Rus Genelkurmay Başkanı Gerasimov’un dediği gibi, Türkiye artık Karadeniz’in hâkim deniz gücü değildir. Askeri stratejide her ihtimalin hesaba katılması ana prensiptir.

Türkiye için Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Lozan Antlaşması’ndan sonra korunması gereken en önemli hukuki metindir. Rusya’nın Doğu Akdeniz’de bulundurduğu fırkateyn, korvet ve denizaltılardan oluşan karaya stratejik taarruz yapma kabiliyetine sahip daimi görev grubu, Tartus deniz üssü ve Güney Kıbrıs’ta üs edinme faaliyetleri orta ve uzun vadede Türkiye’nin aleyhinedir. Suriye ve S-400 konusunda yaşanan politik sıkışıklıkları aşmak için denizaltı geçişlerinde verilen tavizler ileride hukuki anlamda içtihat olarak Türkiye’nin karşısına çıkabilir ve telafisi mümkün olmayan hatalara neden olabilir. Hele bu zaman dilimi ABD kamuoyunda Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışıldığı bir zaman dilimine denk geliyorsa, daha fazla dikkat ve özen göstermek gerektiği her türlü izahtan varestedir.