Biz Gazeteciyiz

Sözcü’nün, Kızılay Başkanı’nın geliri haberleri doğru mu? – Faruk Bildirici

Sözcü’nün “Kızılay’da huzur hakkı saltanatı” haberinde yanlış ifadeler, karışıklık var. Haber ve spot birbirinden farklı. 1 şirketten 6 yöneticiye 1.5 yılda yapılan 2.5 milyonluk ödeme 9 şirketten 7 kişiye 2 yılda verilmiş gibi yazılmış!
Sözcü’nün Kızılay Başkanı Kınık’ın “9 şirketten ayda 3’er asgari ücret huzur hakkı aldığı” haberini Kızılay yalanlasa da miktar açıklayamadı. Böylece Sözcü’nün bu haberi doğrulanmış ama daha önceki “Kızılay başkanı 13 maaş alıyor” haberi yalanlanmış oldu!
Milletvekillerinin soru önergelerini araştırmadan yazmak gazetecilerin sık düştüğü bir hata. Ama bir soru önergesi suçlama içeriyorsa mutlaka kontrol edilmeli. Araştırmadan “iddia” diye yazmak gazetecinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Sözcü gazetesi bir süredir Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın aylık kazancının peşine düştü. Önce Kınık’ın her ay 13 maaş aldığını yazdılar, üç gün sonra da “9 şirketten her ay 3’er asgari ücret tutarında huzur hakkı aldığını” öne sürdüler.

     Her iki haber de Kızılay ve Kınık tarafından yalanlanınca Sözcü gazetesinin iki haberini ve açıklamaları dikkatle inceledim. Sözcü’nün haberlerinin doğruları ve yanlışları ile Kızılay Başkanı Kınık’a yapılan ödemeler konusunda gelinen noktayı saptadım.

    13 maaş haberi: Sözcü’nün 22 Ağustos’ta yayımlanan “CHP Milletvekili Atilla Sertel’in Meclis’e taşıdığı iddia: Kızılay başkanı 13 maaş alıyor” manşeti, Sertel’in, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle hazırladığı soru önergesine dayanıyordu. Haberde, “Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın İstanbul Ticaret Odası’na kayıtlı 13 ayrı şirkette yönetici kaydı bulunduğu ve 13 ayrı şirketten maaş aldığı iddiaları TBMM gündemine taşındı” deniyor ve Sertel’in soruları aktarılıyordu.

     Bu haberin ardından Kızılay’dan yapılan açıklamada Kınık’ın sadece öğretim üyesi olduğu Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nden maaş aldığı belirtildi. Kınık’a yapılan diğer ödemeler konusunda ise “Kızılay Yatırım A.Ş’nin iştiraklerinden doğan ve yasanın öngördüğü sınırların çok altında olan tahakkuklar ise yasal kesintilerin ardından süreç içerisinde yine insani yardıma döndürülmektedir” demekle yetinildi.

    Enteresan tarafı, Kızılay’ın yalanlaması, Sözcü’de sanki gazetenin hiç sorumluluğu yokmuş gibi internet sayfasında “Kızılay’dan CHP’li Sertel’e ‘13 maaş’ yanıtı” başlığıyla yayımlandı. Oysa Kızılay, Sözcü’nün Sertel’in sözlerine ilişkin haberini yanıtlıyordu.

    Huzur hakkı haberi: Sözcü’nün bu konudaki ikinci haberi de 25 Ağustos’ta yayımlandı. “Allah herkese böyle huzurlu maaş versin” manşetinin altında “Şirketlerden maaş almıyoruz’ diyorlar ama maaş gibi huzur hakkı alıyorlar. Kızılay Başkanı Kerem Kınık ve 6 yöneticiye 2 yılda 2.5 milyon lira ödenmiş” spotu yer alıyordu. Bu haber de ilki gibi bir CHP milletvekilinin sözlerine dayanıyordu:

     “CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, ‘huzur hakkı’ belgelerini açıkladı. Kınık ve 6 yöneticinin her ay 9 şirketten ‘huzur hakkı’ adıyla 3’er asgari ücret aldıklarına dikkat çeken Bingöl, ‘Geçen yıl bu şirketlerden 1 milyon 717 bin 662 TL, bu yılın ilk 6 ayında da 844 bin 633 TL huzur hakkı verildi.”

      Ancak Bingöl, “Ortada maaş yok ama şirketlerden ‘huzur hakkı’ adı altında alınan milyonlar var” diyerek, Sözcü’nün önceki haberindeki “Kınık’ın 13 maaş aldığı” iddiasını yalanlamış oluyordu. Bingöl, Kınık’ın gelir elde ettiği Kızılay şirketi sayısını da 13’ten 9’a indiriyordu.

     Haberdeki miktarlarda da karışıklık vardı. Bingöl’ün verdiği miktarlar, 1.5 yıllıktı ama haberde 2 yıllık olduğu yazılmıştı. Ayrıca ilk sayfada “Kınık ve 6 yönetici, 9 şirketten ayda 27’şer asgari ücret alıyor” deniliyordu. Ama haberin girişinde “Kınık ve 6 yöneticinin her ay 9 şirketten 3’er asgari ücret aldıkları” belirtiliyordu. Üstelik bu çaptaki bir ödemenin toplam miktarı da 2.5 milyon lira olamazdı.

     Sözcü’nün haberindeki bu düğümü, Halk TV’nin haberini dinleyerek çözdüm. Orada konuşan Tekin Bingöl, belgeleri gösteriyor ve 2.5 milyon liranın “Kınık ve Yönetim Kurulu üyelerinin Kızılay’ın dokuz şirketinden sadece birinden aldıkları huzur hakkı toplamı” olduğunu söylüyordu. Elindeki belgelerden de bu miktarın Kızılay Gayrimenkul ve Girişim Sermayesi Portföy Yönetimi A.Ş.’den yapılan ödeme olduğu anlaşılıyordu. Bu şirket yönetimi de Kınık ile birlikte toplam altı kişiden oluşuyor.

     Sonuç olarak, Sözcü’nün haberinde geçen “Kızılay Başkanı Kerem Kınık ve 6 yöneticiye 2 yılda 2.5 milyon lira ödenmiş” ifadesi yanlış. İlk sayfadaki “Kınık ve 6 yönetici, 9 şirketten ayda 27’şer asgari ücret alıyor” cümlesi de yanlış.

    Doğrusu şu; Kınık’ın da aralarında bulunduğu 6 yöneticiye 1.5 yılda ödenen huzur hakkı 2.5 milyon lira. Ama bu miktar Kızılay’ın bir şirketinden yapılan ödeme.  Toplam ödemeyi bulmak için bu miktarı dokuz ile çarpmak gerekiyor. Çünkü Bingöl, diğer şirketlerde de huzur hakkının aynı miktarlarda olduğunu varsayıyor. O nedenle “her yöneticinin 9 şirketten ayda 3’er asgari ücret tutarında huzur hakkı aldığını söylüyor.

     Kızılay “huzur hakkı” miktarını açıklamadı: Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, sosyal medya hesabından Sözcü’nün ikinci haberini de yalanladı ve “Haberdeki tutar Genel Müdürler ve Kızılay dışından bağımsız YK üyelerine yapılan 2 yıllık ücretleri kapsamakta” dedi. Ancak “huzur hakkı” konusunda bilgi vermedi.

    Kızılay Basın Müşavirliği açıklamasında da “haberde iddia edildiği miktarda huzur hakkı ödentisi söz konusu değildir” denilerek, bir önceki açıklamada bu konuda bilgi verildiği kaydedildi. Bir önceki açıklamada “yasanın öngördüğü sınırların çok altında olan tahakkuklar ise yasal kesintilerin ardından süreç içerisinde yine insani yardıma döndürüldüğü” belirtilmişti.

    Sabah gazetesi bu açıklamaları “Sözcü’den önce maaş sonra huzur hakkı yalanı” diye haber yaptı. Ama Kızılay, Başkan Kerem Kınık’ın aldığı huzur hakkı miktarını belgelerle açıklayamadığına göre Sözcü gazetesinin Kınık’ın, Kızılay’ın 9 şirketinden her ay 3’er asgari ücret tutarında huzur hakkı aldığı haberinin yanlış olduğu söylenemez.

     Gazeteci soru önergelerini kendisi araştırmalı

   Ancak Sözcü’nün “huzur hakkı” haberindeki temel iddia doğrulanmış gözükse de “13 maaş” haberi için aynı değerlendirmeyi yapamayız.  Doğrulanmayan o haberin temel eksikliği, Kınık’ın maaşı hakkındaki iddiaları daha önce yalanlamış olmasına rağmen soru önergesinde yazılanlarla yetinilip, iddiaların araştırılmamasıydı.

     Muhalefet partileri milletvekillerinin soru önergelerinin, bağımsız ve eleştirel medyanın vazgeçilmez haber kaynakları arasında olduğu tartışma götürmez. Fakat soru önergelerini haber yaparken sık düşülen bir yanlış var. Milletvekilleri önceden araştırdıkları için soru önergelerinin üzerinde ayrıca çalışma yapmaya gerek olmadığı varsayılıyor.

    Öne sürülenlerin bütün sorumluluğunun önergeye imza atan milletvekiline ait olduğu kabul edilerek soru önergesindeki iddialar Sözcü’nün “13 maaş” haberindeki gibi hiç araştırılmadan, muhatabına sorulmadan aynen haberleştirilebiliyor.

    Halbuki araştırmadan yazmak doğru bir gazetecilik yöntemi olamaz. Her şeyden önce milletvekili yeterince araştırmamış ya da yanlış ve eksik ifade etmiş olabilir. Milletvekili araştırmış bile olsa, gazeteci, kimden, nereden gelirse gelsin bilgiyi araştırmak, doğrulamak durumundadır. Elbette bazı soru önergeleri araştırmaya gerek duyulmayacak kadar siyasi görüş ve değerlendirme içeriyor olabilir. Bazı önergeleri araştırmak ya da muhataplarına sorabilmek gazetecilik olanakları mümkün olmayabilir. Bu durumda önerge hazırlayan milletvekili kaynak gösterilerek haber yazılır.

   Ama bir soru önergesi bir kişi, şirket ya da kuruma yönelik suçlama içeriyorsa, onu zan altında bırakıyorsa iddialar mutlaka araştırılmalıdır. Suçlanan kişi, şirket ya da kuruma ulaşıp karşı görüşü alınmalıdır. Araştırmadan ve karşı görüşü almadan “iddia” diye yazmak gazetecinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

   Elbette soru önergesinin sorumluluğu hazırlayan milletvekiline aittir.  Soru önergesinden yapılan haberin sorumluluğu da haberi yazan muhabir ile yayımlayan medya kurumunundur. Milletvekilinin siyasi sorumluluğu gazetecinin gerçeğe ve okura olan sorumluluğunun önüne geçemez. Soru önergesi haberinin doğru çıkmaması durumunda okurun muhatabı haberi yayımlayan medya kuruluşudur.

   Soru önergelerini araştırarak ve muhatabından karşı görüş alarak yazmak öncelikle gazetecinin lehinedir.  Gazeteciyi yanlış yapmaktan, okuru yanlış bilgilendirilmekten korur.

İKİ SORU ÖNERGESİ HABERİ ÖRNEĞİ

    Lütfi Elvan’ın oğlu hakkındaki önerge

    Sözcü gazetesinin 11 Ağustos’ta yayımladığı “Kamunun icra dosyaları Elvan’ın oğluna gitmiş” haberi CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın soru önergesine dayanıyordu:

     “Ankara-Niğde otoyolundaki geçiş ihlalleri icra dosyalarının Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın oğlu Avukat Ahmet Nuri Elvan’a gönderildiğinin ortaya çıkmasının ardından devletin hissesi olan şirketler ve özelleştirilen kurumların icra dosyalarının da bakanın oğluna verildiği bildirildi.”

     Haberde Milletvekili Başarır’ın sözleri ve soru önergesi dışında başkaca bir veri yoktu; muhabir kendisi araştırma yapma gereği duymamıştı. Ama milletvekili de ayrıntılı araştırmış, soru önergesine belgeler de eklemişti.

     Bu haber yayımlandıktan sonra bir itiraz ya da açıklama gelmedi. Böylece haberdeki iddiaların doğruluğu teyit edilmiş oldu. Ama soru önergesi haberleri her zaman böyle sonuçlanmıyor; yanlış olduğu itirazları da gelebiliyor.

  Abdülkadir Aksu’nun oğlu hakkındaki önerge

    Sözcü gazetesinin 15 Ağustos’ta yayımladığı “Köprüdeki icra dosyaları Aksu’nun oğluna” haberi, CHP Ankara Milletvekili Murat Emir’in soru önergesine dayanıyordu. Haberin girişinde şu bilgi veriliyordu:

    “Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ndeki kaçak geçiş dosyalarının icra takibi, Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi ve İçişleri eski Bakanı Abdülkadir Aksu’nun oğlu Murat Aksu’ya verildi. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, “Her taşın altından AKP’lilerin yakınları çıkıyor” dedi.

     Daha önce de Ankara-Niğde otoyolu, Başkent Doğalgaz, TURKCELL İletişim, Boğaziçi Elektrik ve TTNET şirketlerinin icra dosyalarının, Bakan Elvan’ın avukat oğlu Ahmet Nuri Elvan’a verildiği ortaya çıkmıştı.”

   Aynı gün Murat Aksu bir açıklama yaparak “Abdülkadir Aksu’nun Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkanı olarak göreve başlaması üzerine, Vakıfbank vekilliğinden 29 Mayıs 2019 tarihinde istifa ettik, takibimizde olan tüm dosyaları Banka’ya iade ettik” dedi. Aksu, babasının bankada göreve başlamasından birkaç gün sonra bankaya gönderdiği çekilme dilekçesini de açıklamasına eklemişti.

    Aksu’nun açıklamasını Sözcü gazetesi internette ve basılı nüshada kullanarak haberi düzeltti. Başkaca bir veri de ortaya koymayan gazete de haberinin doğru olmadığını kabul etmiş oldu.

     Soru önergesindeki iddia araştırılmamış, suçlanan kişinin bilgisine başvurulmamıştı. Murat Aksu’nun ya da ortağı olduğu hukuk bürosu aranarak iddia sorulmuş olsa böyle bir yanlışa düşülmemiş olurdu.