Biz Gazeteciyiz

Metin Gürcan vakası ve yeniden canlanan tetikçi gazetecilik -Faruk Bildirici

Ergenekon davaları dönemindeki “tetikçi gazetecilik” yine canlandı. Metin Gürcan siyasi casus ilan edildi! Peki öyleyse “gizli” bilgi verdiği iki yabancı diplomat neden sınır dışı edilmedi? Hem o gizli denen bilgiler niye somutlanmıyor?
Casusluk iddiasına yargı karar verecek. Ama Metin Gürcan’ın politikacı olarak böyle danışmanlık yapması etik değil. Çıkar çatışması yaratır. Hele AVM otoparkında görüşmesi, zarf içinde para alması bir politikacıya yakışmayacak davranışlar.

Polisler, sabah erken saatlerde kapısını çaldığında Metin Gürcan’ın duyduğu şaşkınlık gözaltına alınmasını duyurduğu paylaşımına da yansımıştı. “Siyasi casusluk suçlamasıyla gözaltına alınıyorum, şoktayım” diyordu.

   Belli ki, Metin Gürcan böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalacağını aklının uçundan bile geçirmemiş. Görüşmelerini de kamuya açık alanlarda yapmış, hazırladığı raporlarını da gizleme gereği duymamış.

    Ama 26 Kasım’da gözaltına alınmasının üzerinden üç gün geçtikten sonra tutuklandı ve hemen ardından iktidar yanlısı medyada Metin Gürcan’ın suçlu olduğunu ilan eden haberler yayımlanmaya başlandı. Bunlardan biri olan Türkiye gazetesi, Gürcan’ın tutuklanmasını “İstihbaratçılarla buluşuyormuş/ Gürcan itiraf etti: Evet para alıyordum” başlığıyla duyuruyordu.

     Yeni Şafak ise Gürcan’ın tutuklanmasını manşete çıkarmıştı. “Sana bu paraları niye verdiler” başlığı altında “Gürcan’ın iki ülkenin elçilik çalışanlarına binlerce dolar karşılığında gizli askeri/siyasi bilgiler verdiği, raporlar hazırladığı ortaya çıktı” deniliyordu. İç sayfada da bir tam sayfa ayrılan Gürcan’ın ifade metninden bazı bölümler aktarılıyordu.

    Haberi yazanlar suçlu olduğuna öyle emindiler ki, Gürcan’ın gizli bilgileri sattığını, “ortaya çıktı” gibi onaylayan sözcüklerle ifade ediyorlardı! “Para aldığı isimlerin diplomat, yaptığı işin ise danışmanlık olduğu” yolundaki sözlerini ise “öne sürdü” diye aktarıyorlardı. Haberin dili baştan aşağı hüküm içeriyordu; verilere nesnel bir üslupla yaklaşılmamıştı.

    Görüntülere Sabah ulaştı!

   30 Kasım’da öğle saatlerinde Sabah’ın internet sitesinde yayımlanan haber, Yeni Şafak’taki Gürcan’ı suçlu gösterme çabasını bir adım ileri götürüyordu.

    Dava dosyasıyla ilgili gizlilik kararı olsa da Sabah, polisin bir yıllık takibi sonucu elde edilen, Gürcan’ın İspanyol ve İtalyan diplomatlarla buluşmalarına ilişkin görüntülere “ulaşmış”tı. Bunu da “DEVA Partili Metin Gürcan‘ın askeri ve siyasi casusluk yaptığı fotoğraflar ortaya çıktı! Parayı aldığını kabul etti” diye aktarıyordu. Yeni Şafak’taki gibi Sabah’taki bu haberi yazanlar da Gürcan’ın suçlu olduğuna karar vermişler, “Gürcan’ın casusluk yaptığı anlara ilişkin görüntülere sabah.com.tr ulaştı” diyorlardı.

   Sabah’ın internet sitesi görüntüler eşliğinde böyle haber verince o andan itibaren iktidar medyasının diğer kuruluşları da devreye girdi. 1 Aralık’ta Akşam “Otoparkta sarı zarf”, Hürriyet “Diplomatlarla buluşmalar dosyada”, Sabah “Deva Partili ajanın ihaneti kamerada”, Türkiye “Casus’a para alırken suçüstü”, Yeni Akit “İhanetin görüntüleri”, Yeni Şafak “İstihbaratçıdan para aldığını biliyordu” başlıklarını kullandılar.

    Hürriyet’in haberinde dengeli bir dil kullanılmıştı ama özellikle Sabah ve Yeni Şafak’ın haberleri Metin Gürcan’ın “hain”, “casus” olduğuna dair en ufak bir şüphe içermeyen üslupla yazılmıştı.

   Bu görüntüleri Sabah ile hemen aynı saatlerde Habertürk de yayımladı. Ancak Habertürk’teki haberde, iddialar ve Gürcan’ın savunması birlikte verilmişti.

    Palto, şapka ve maske suç kanıtı!

   Sabah ve Yeni Şafak’ın ortak yanlarından biri de Gürcan’ın yabancı diplomatlarla görüşmelere giderken şapka takıp palto giymesine özel anlam vermeleriydi. Sabah’ta “Görüşmelere giden Gürcan’ın tanınmamak için palto, şapka ve maske ile kamufle olmaya çalıştığı kayıtlarda yer aldı”, Yeni Şafak’ta ise “Hep şapkalı: Gürcan’ın yabancılarla görüşürken hep şapkalı olması dikkat çekti” denilmişti. Gürcan ise sorgusunda şapka takmasıyla ilgili soruya “Bu benim için alışkanlık. Dışarı şapkasız çıkmam” yanıtını vermişti. Aslında bu yanıt, şapka ile görüşmeye gitmesini açıklıyordu. Pandemi döneminde maske takmak da zorunluydu. Bu bilgilere rağmen haberde palto-maske-şapka üçlüsünden kamuflaj çabası çıkarılmıştı.

   Gürcan hakkında daha yargılama başlamadan “casusluk” suçunu işlediği yolunda hüküm veren, yargıçlığa soyunan bu haberleri iktidar yanlısı yazarların aynı çizgideki yazıları izledi. Mahmut Övür’den, Hilal Kaplan, Fuat Uğur, Turgay Güler, İbrahim Karagül, Ferhat Ünlü, Cem Küçük, Emin Pazarcı ve Burhanettin Duran’a kadar birçok yazar, “Metin Gürcan’ın casusluk yaptığı ve suç işlediği” kanaatlerini yazılarına yansıtmışlardı.

    Görüştüğü iki diplomat neden sınır dışı edilmedi?

    Gazeteciler, hakkında yargı kararı olmayan bir kişiyi suçlu göstermek yerine “masumiyet karinesi”ne uygun haber yapmak durumundadır. Nitekim Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde “Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, şüpheli ya da sanık suçlu ilan edilmemelidir” ilkesi yer alıyor.

    Dolayısıyla Metin Gürcan’ın suçlu olup olmadığına gazeteciler karar veremez. Oysa iktidar yanlısı medya açıkça taraflı davranıyor. Metin Gürcan yargılanmadan “siyasi ve askeri casus” olarak ilan ediliyor. Ergenekon ve Balyoz davaları süresince yapılan ve insanları yargılanmadan, hatta gözaltına bile alınmadan suçlu gösteren yayıncılık tarzı yeniden canlandı bu medya kuruluşlarında…

    Taraflı olunca Metin Gürcan’ın suçsuz olabileceğine dair en ufak bir şüpheye haberlerde yer verilmiyor, bu yönde hiçbir veri aktarılmıyor. Örneğin, Metin Gürcan’ın iki diplomata para karşılığı gizli bilgi verdiği öne sürülüyor ama akla gelen iki soruya yanıt verilmiyor:

1-     Madem Metin Gürcan, İspanyol Büyükelçiliği’nden Rafael, İtalyan Büyükelçiliği’nden Antaonio adlı diplomatlara gizli bilgi vererek casusluk yaptı. O halde neden casusluk yapan bu iki diplomat istenmeyen kişi ilan edilip sınır dışı edilmedi?

2-     Metin Gürcan, “herkesin erişimine açık kaynaklardan derlediği jeopolitik analiz çizelgeleri hazırlayarak talep edenlere fikri hizmet olarak verdiği” savunmasını yapıyor. Bu savunmaya itibar etmeyen iktidar medyası, neden gizli bilgi ve belgelerin ne olduğunu somutlayamıyor?

     Temel suçlama Metin Gürcan’ın yabancı diplomatlara verdiği bilgilerin gizli olduğu iddiası. Türk Ceza Yasası’nın “Siyasi ve askeri casusluk” hakkındaki 328. Maddesi “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etmeyi” suç olarak tanımlıyor.

     Haber ve yazıları okudum. Metin Gürcan’ın iki yabancı diplomata verdiği belirtilen bilgiler içinde TCK’da tanımlandığı gibi “niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgiler” göremedim. “Devletin güvenliğine, iç veya dış siyasal yararları”na zarar verecek bir bilgi de yok. Her tarafta yazılan, söylenen bilgiler üzerinden yaptığı analiz ve değerlendirmeleri aktarmış diplomatlara. Nitekim Sabah’ın haberinde bile “Suriye, Irak, İran, Ukrayna, Afganistan ve Libya gibi ülkelere ilişkin bilgi ve analizler paylaştığı” öne sürülüyor.

    Tabii dava dosyasında gizli bilgi ve belgeler konusunda başka bilgiler var mı, onu zamanla öğreneceğiz. Ama bu verilere dayanarak taraflı, soruları aydınlatmayan, suçlayan makamın dilini kullanarak haberler yazmak, Metin Gürcan’ı peşinen “casus” ilan etmek yanlış.

      Politikacıya yakışmayacak davranışlar

      Aslında çeşitli konularda raporlar hazırlamak ve analizler üzerinden gelir temin etmek son yıllarda yaygınlaşan yeni bir danışmanlık türü. Birçok danışmanlık ve araştırma şirketi hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki müşterilerine böyle hizmet veriyor. Bunu yasal biçimde, vergisini de ödeyerek yapıyorlar.

    Ancak Metin Gürcan’ın bir danışmanlık şirketi yok. Şirketi olsa legal biçimde faaliyet yürütebilirdi. Hem de bu faaliyetini kamuya açık alanların yanı sıra -pandemi nedeniyle yasaklar döneminde bile olsa- bir AVM’nin otoparkında araç içinde yabancı diplomat ile buluşarak, üstelik de elden zarf içinde kayıt dışı para alarak yürütmemiş olurdu.  Zira bunlar bir politikacıya yakışmayacak davranışlar.

   Daha da önemlisi, Metin Gürcan’ın akademisyen ve araştırmacı kimliğinin yanında bir de politikacı kimliği var. Deva Partisi’nin kurucularından ve orada siyaset yapıyor. Bir muhalefet partisinde bile olsa siyaset yaparak ülkenin gidişatını etkilemeye çalışıyor, devlet yönetimi ve politikalarıyla ilgili söz söylüyor.

    Bir kişinin aktörü olduğu alana dair bilgileri para karşılığı satması etik değil. Çıkar çatışması doğar. O nedenle Metin Gürcan’ın siyasete girdiği andan itibaren bu tür ilişkileri ve danışmanlıkları bırakması gerekirdi.

   Bir politikacı olarak bu faaliyetini sürdürmesi doğru olmamış ama bunu casusluk ile de karıştırmamak gerek…