15 Mayıs 2024 Çarsamba
ABD’de seçimler yarın – Biden mı, Trump mı ?

ABD’de seçimler yarın – Biden mı, Trump mı ?

ABD’de başkanlık seçimleri yarın yapılacak. Ülke genelinde yapılan tüm anketleri derleyen Real Clear Politics’e göre, Joe Biden rakibi Donald Trump’ın 7,2 puan önünde gözüküyor. Biden kritik eyaletlerde de Trump’a karşı üstünlüğünü koruyor.

ABD’de 59. Başkanlık seçimlerine 1 gün kala anketlere göre Demokrat Joe Biden, Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump’ın 7,2 puan önünde.

Ülke genelinde yapılan hemen tüm anketleri derleyen “Real Clear Politics” adlı siyasi analiz sitesine göre son anketlerde Biden, Trump karşısındaki üstünlüğünü koruyor.

Kritik eyaletlerdeki son anketlerde de Biden, Trump’ın birkaç puanla da olsa önünde gözüküyor.

Anketlere göre seçimlerin en kritik eyaletlerinden Florida’da kafa kafaya yarışan iki adaydan Biden, rakibinden 0,7 puan önde seyrederken, Pennsylvania’da da 4 puanlık bir farkla Trump’ı geride bırakıyor.

Biden’ın Michigan’da 6,2, Wisconsin’de 6, Kuzey Carolina’da 0,3 ve Arizona’da 1,1 puanla Trump’a üstünlük sağladığı gözüküyor.

Ancak 6 kritik eyaletin tamamındaki anketlerde Trump’ın birkaç hafta öncesine kıyasla Biden’la arasındaki farkı gözle görülür biçimde azaltması dikkat çekiyor.

Öte yandan ABD’de halen devam eden erken oy sürecinde kullanılan oy sayısının 93 milyonu geçtiği bildirildi.

ABD’de seçimlerindeki oy sayılarını derleyen “Elections Project” adlı sitenin verilerine göre 1 Kasım itibarıyla ülkede kullanılan erken oyların sayısı 93.2 milyonu aştı.

Yaklaşık 59 milyon oy posta yoluyla kullanılırken, yaklaşık 34 milyon oy da seçim merkezlerinde kullanıldı.

Aynı siteye göre ABD’de bu yılki seçimlerde 150 milyondan fazla oy kullanılması bekleniyor.

Türkiye nasıl etkilenir?

Uzmanlar, Trump’ın yeniden seçilmesi halinde iki ülke ilişkilerinin son dört yıldakine benzer bir seyir izlemesini ancak Biden’ın Beyaz Saray’a geçmesi durumunda ise daha da kötüleşme olasılığının yüksek olduğunu tahmin ediyor.

Seçimin ardından iki ülke ilişkileri açısından öne çıkacak konuların Suriye’nin yanı sıra Türkiye’nin S-400 füze savunma sistemini denemesinin ardından Ankara’ya yönelik yaptırımların gündeme gelmesi ve Doğu Akdeniz’deki gerilim olacağı tahmin ediliyor.

Biden’ın seçilmesi durumunda da bunlara ek olarak ilişkilerde önem kazanması beklenen bir diğer konu da Türkiye’de insan hakları ve demokrasinin durumu.

Trump’lı yıllar

Başkan Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında son dört yılda yakın bir ilişki kurulmuş olmasına karşın, Türk-Amerikan ilişkileri de tutuklu ABD vatandaşları ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik askeri operasyonu gibi konularda bazı ciddi krizler de yaşadı.

ABD merkezli analistlere göre, bu durumun arkasında Trump’ın hem kendi ekibi hem Kongre hem de ABD dış politikasını belirleyen kurumlarla ters düşen politikalar uygulaması yatıyor.

Illinois Üniversitesi’nden Siyaset Bilimi öğretim üyesi Doç. Dr. Sibel Oktay, Trump’ın ilk döneminde dış politika süreçlerinde “iki başlılık denilebilecek” bir durumun ortaya çıktığını belirtti.

Oktay, “Bir tarafta Kongre ve savunma bakanlığı gibi kurumlar belirli açıklamalar yapıyor, diğer tarafta Trump başka bir açıklama yapıyor. Ortada iki başlı, çelişki göstren siyasi bir ayrılık görmeye başlıyoruz. Bu çelişkiler esasında biraz da Trump’ın her şeyi kendi yapmak istemesinden ve kendi ağzından çıkan lafın dış politika olarak uygulanmasını istemesinden kaynaklanan bir şey” dedi.

Washington merkezli düşünce kuruluşu German Marshall Fund’dan (GMF) Türkiye uzmanı Nicholas Danforth da son dört yıl içerisinde ABD dış politika kurumlarının ve Kongre’nin “tereddütsüz bir şekilde Erdoğan’a karşı” cephe aldığına dikkat çekti.

Danforth’a göre, oluşan bu tepkinin etkilerini hafifleten unsur Trump’ın kişisel olarak Erdoğan’ın çıkarlarına da uygun olan politikalar uygulaması oldu.

Muhafazakarlara yakın düşünce kuruluşu Hudson Institute’un Orta Doğu uzmanı Michael Doran ise son dört yıldır görülen bu tavır farklılığının arkasında Trump’ın Türkiye’nin dünyadaki rolüne ilişkin doğru bir vizyona sahip olmasına karşın bunun yönetimdeki diğer yetkililer tarafından kabul görmemesinin yattığını savundu.

Doran, “Trump, genellikle içgüdüyleriyle hareket ediyor ve bence Türk-Amerikan ilişkilerine neden değer verdiğini anlatma konusunda çok iyi bir iş çıkardı. Trump yönetiminin eksikliklerinden birinin Trump’ın vizyonunun ekibi tarafından paylaşılmaması ve bu vizyonun nasıl detaylandırılacağı konusunda gerekli talimatları vermemiş olması olduğunu düşünüyorum” dedi.

Doran, Trump’ın sahip olduğu bu vizyonu da ABD’nin Orta Doğu’daki varlığını azalttığı bir dönemde, bu bölgeyi istikrara kavuşturacak Türkiye’den başka bir aktör olmaması ve dünyanın bu bölgesinde birşeyler yapılmak isteniyorsa bunun ancak Türkiye ile birlikte çalışılarak başarılabileceği olarak tanımladı.

Biden seçilirse…

Biden’ın seçimi kazanmasının ise ilişkileri daha olumsuz etkilemesi bekleniyor. Biden’ın hem Kongre ve dış politika kurumlarından gelen çağrılara uyma hem de ABD siyasi çevrelerinde “otoriterleştiği” düşünülen Türkiye ve Erdoğan ile arasına mesafe koymak isteme olasılığı daha yüksek görülüyor.

Danforth, Biden’ın seçilmesi halinde Türkiye ile ABD arasındaki gerilimin artmasını ve Biden’ın devletin diğer kurumlarıyla birlikte Erdoğan ile Türkiye konusunda daha sert tutum takınılması için birlikte hareket etmesini beklediğini belirtti.

Danforth, Demokratlar, Trump’ı otokrat liderlere sahip çıkmakla ağır şekilde eleştiriyor ve Erdoğan da sık sık gündeme getirdikleri bir isim. Biden’ın ekibinde otokratlara sahip çıkılmadığını göstermek için güçlü bir istek olacağını düşünüyorum” dedi.

Biden’ın Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan konusundaki tutumuyla ilgili olarak dikkat çekilen olaylardan birisi de New York Times gazetesine Aralık ayında verdiği mülakat oldu.

Biden’ın henüz başkan adaylığı kesinleşmemişken verdiği bu mülakatın Türkiye ile ilgili kısmının görüntüleri Ağustos ayında sosyal medyada paylaşmış ve iktidarın tepkisini çekmişti.

Biden bu mülakatta, Erdoğan’a karşı farklı bir yaklaşım izlenmesi ve muhalefetin liderlerini desteklediklerini açık bir şekilde ortaya koymaları gerektiğini söylemişti.

Doç. Dr. Oktay, anketlere göre, sadece başkanlık yarışında değil, Temsilciler Meclisi ve Senato seçimlerinde de ibrenin Demokratları daha avantajlı gösterdiğine dikkat çekti.

Oktay, “Bu da çok daha otoriterleştiği ve insan haklarına saygı duymadığı gözlemlenen ve bu şekilde açıklanan Türkiye’ye karşı daha sert bir dış politika uygulanması anlamına gelebilir. Bunun da en büyük etkisi ekonomik yaptırımlar özelinde olacaktır” diye konuştu.

Hudson Institute’dan Doran göre de seçim sonrası Türk-Amerikan ilişkilerine ilişkin en kötü senaryo “Biden’ın New York Times mülakatında sarf ettiği fikirlere göre hareket etmesi.”

Ancak Doran, bunun olma olasılığını düşük gördüğünü de belirterek, “Ancak Joe Biden’ın, ilkeleri olan bir adam olduğuna inanmıyorum. Geçmişte de alakasız şeyler söylediği oldu. Kısacası rüzgar nereden eserse oraya giden, istediğini elde etmek için her şeyi söyleyebilen birisi. Türkiye hakkında da çok sabit fikirleri olduğunu sanmıyorum” dedi.

Seçim döneminin sorunsuz bir şekilde tamamlanmasının ardından ABD’nin dış politika konularını yeniden gündeme alması ve bunlar içerisinde de Türkiye’yi de ilgilendiren bazı meselelerin öne çıkması bekleniyor.

Bu konular S-400 denemeleri, Suriye, Kafkasya ve Doğu Akdeniz’deki gerilim olarak sıralanıyor.

Bunlar içerisinde de özellikle Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemini denemesi ve ABD’nin buna karşı yaptırım tehdidinin öncelikli konu olacağı tahmin ediliyor.

Analistler, yaptırımların seçimin ardından Kongre tarafından gündeme alınacağı konusunda hemfikir.

GMF’den Danforth, “Türkiye’nin S-400’leri denemesiyle birlikte seçimlerin ardından Kongre’den de CAATSA yaptırımlarının artık uygulamaya sokulması için daha fazla baskı geldiğini göreceğiz. Trump kazanırsa, bu yaptırımları uygulama konusunda eskisinden daha hevesli olmayacaktır” diye konuştu.

ABD Kongresi’nin Ağustos 2017’de çıkardığı ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA), Rusya’nın istihbarat veya savunma sektörleri ile alışveriş yapan kişi veya kurumlara yönelik yaptırım uygulanmasını öngörüyor. Kongre, Türkiye’nin S-400 alımının bu kapsama girdiğini açıklamıştı.

Doran da Amerikan siyasetinin dengeleri bağlamında bu konuda Türkiye’yi savunmanın “neredeyse imkansız” olduğunu ancak ABD’nin özellikle Suriye’de Kürt gruplara yönelik 2014’ten bu yana uyguladığı politikaların Ankara’yı bu noktaya ittiğini savundu.

Doran, Suriye’de PKK, Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) aynı olduğu yönündeki Türkiye’nin görüşünü haklı bulduğunu söyledi.

Doran, “Eğer benim düşündüğüm gibi, Amerika’nın PKK ile ilişkisine misilleme olarak, S-400’ler satın alındıysa, o zaman keşke Cumhurbaşkanı Erdoğan tepkisini göstermek için başka bir yol tercih etseydi. Bu karar, bambaşka diğer konuları gündeme getirdi ve Türkiye konusunda çok da olumlu düşünmeyen organları işin içine çekti” diye konuştu.

Doç. Dr. Oktay da S-400 konunun seçim sonrasında “gündeme ilk sıralardan girmesini” beklediğini ifade etti.

Oktay, “Doğu Akdeniz’deki gerginlik ve Türkiye’nin attığı adımların NATO müttefiklerinin arasını açmaya başladığını görüyoruz. Benim tahminim Amerika’nın bu açıdan da devreye gireceği ve bu gerginliği bir şekilde azaltma yoluna gideceği yönünde olur. Son olarak da Türkiye’nin otoriterleşmesi ve hem yargı bağımsızlığı hem insan hakları, basın özgürlüğü alanlarında çok ciddi erozyona uğradığı başta Biden tarafından belirtildiği üzere muhtemelen Amerika bu konularda da sesini yükseltecektir diye düşünüyorum” diye konuştu.