26 Nisan 2024 Cuma
Gazetecinin engellenmesini yazmadılar – Faruk Bildirici

Gazetecinin engellenmesini yazmadılar – Faruk Bildirici

Bir bakanın vatandaşlarla konuşması sırasında yaşananlar bile medyaya birbirinden çok farklı, birbiriyle çelişen hatta gerçeği ters yüz eden haberlerle yansıtılabiliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, Marmaris’in Bayır köyünde orman yangınından zarar gören köylülerle sohbeti sırasında yaşananlar bunun en yakın örneği.

   Bakan Kurum’un, vatandaşlarla konuşması Birgün’de 8 Ağustos günü “Bakan Murat Kurum, BirGün muhabirinin görüntü almasını engelledi: Gazeteci olsan da çekim yapamazsın” başlığıyla yayımlandı. Sonra bu haberi Cumhuriyet, Gazeteduvar, Yeniçağ, Sendikaorg gibi internet siteleri de alıntıladı.

     İktidar yanlısı medyadaki haberlerde ise Bakan Kurum’un gazeteciye kamerasını kapattırmasından bahsedilmiyordu. Onlara göre böyle bir olay hiç yaşanmamıştı. TRT Haber’de “Bakan Kurum kışkırtıcı cümleler sarf eden kadına faaliyetleri tek tek anlattı”, A Haber’de “Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yangın bölgesinde provokatif tavırlar sergileyen kişiye yapılan çalışmaları tek tek anlattı”, Yeni Akit’te “Yangın bölgesinde provokasyon! Bakan Kurum hemen müdahale etti” başlığıyla aktarılıyordu bakanın görüşmesi.

   Bakan ve kadının medeni tartışması

  Medyanın iki ayrı kutbunda birbirinden bu kadar farklı haberler yayımlandığını görünce olanları anlayabilmek için önce görüntüleri izledim. Ama görüntülerde TRT Haber, Yeni Akit ve A Haber’in haberindeki gibi “Kurum’un yanına yaklaşan ve sinirli tavırlarıyla dikkat çeken”, “çevredekileri provoke etmeye çalışan” ya da “tahrik edici cümleler kullanan” bir kadın yoktu.

    Bakan Kurum bir masanın etrafında insanlarla konuşurken orta yaşlı bir kadın “Teşekkür ediyoruz. Fakat diyorsunuz ki, ‘Güçlü bir ülkeyiz.’ Güçlü bir ülke olsak uçaklarımız olurdu. Biz güçlü ülke değiliz güçlü olmasını istiyoruz” diye söze karışıyordu. Orman yangınlarına müdahale edecek uçak olmadığını söyleyen kadına oradaki vatandaşlardan itiraz edenler oluyordu ama Bakan Kurum, kadını çağırıp yanına oturtuyordu.

     Bakan Kurum, çevredekileri susturduktan sonra kadına orman yangını sırasında yapılanları anlatıyordu, “18 uçakla, 40 helikopterle müdahale edildi” diyor ama kadını ikna edemiyordu. O yine de “Ben havada uçak falan görmedim. Canımız yandı” diye karşılık veriyordu. Bakan Kurum “Eleştirmenin yeri şu an değil, eksik aramanın zamanı da değil. Bu afetten çıkıp beraber yaralarımızı saracağız. Müsaade ederseniz arkadaşlarla konuşacağız şimdi” deyince kadın da “Tamam ben de kalkacağım zaten” deyip masadakilerin itirazları arasında oradan ayrılıyordu.

    Doğrusunu söylemek gerekirse bu kadının yaptığını provokasyon ya da kışkırtma olarak nitelendirmek büyük haksızlık. Kadın, çok sayıda AKP’linin de bulunduğu bir ortamda cesurca ortaya çıkıp kendi fikrini savunuyor, bakan ile medeni bir üslupla tartışıyordu.

   Bakan Kurum’un da o kalabalıkta kadını susturmak, söylediklerini geçiştirmek yerine yanına oturtup yapılanları anlatması gerçekten takdir edilesi bir davranış. Sabırla ikna etmeye çalışıp, bunu başaramayınca da teşekkür ederek kibarca konuşmaya son vermesi olumlu bir hareket.

    Bu nedenle BirGün’ün konuya ilişkin haberindeki “Öte yandan Bakan Murat Kurum, ‘Güçlü ülke olacaksak hazır olmalıydık. Yangınlar söndürülmeliydi’ diyen bir kadını ‘Teşekkür ederiz’ diyerek susturmaya çalıştı” cümlesi de yanlış. Görüntüleri izleyen herkes bu cümlenin Bakan Kurum’a haksızlık olduğunu kabul edecektir.

   Gazetecinin engellenmesi

   Ancak Bakan Kurum’un bu davranışında kameralar önünde olmasının da etkisi olabilir. Çünkü bu olayın -iktidar medyasında görmezden gelinen- bir diğer yanı da Bakan Kurum’un vatandaşlarla sohbetini görüntüleyen BirGün muhabirinin kamerasının kapattırılması. BirGün’ün haberinde bu olay özetle şöyle aktarılıyor:

     “BirGün muhabiri Sarya Toprak, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un kamuya açık alanda yangında mağdur olan yurttaşlarla konuşmasını kameraya alırken, Bakan Kurum tarafından ‘Gazeteci olsan da burada çekim yapamazsın’ sözleriyle engellenmeye çalışıldı. Polis, Toprak’ı zorla alandan uzaklaştırdı.”

    Youtube’daki görüntüleri izledikten sonra Sarya Toprak ile konuştum. Hem bizzat bakan tarafından engellenmesini hem de orada başka gazeteci olup olmadığını sordum:

    “Bakan Murat Kurum oradaki vatandaşlarla konuşurken benimle birlikte bir de yerel gazeteci vardı. Biz ikimiz de bakan masada konuşurken görüntü aldık. Bir güvenlik görevlisi yanıma gelerek ‘Kameranı kapat’ dedi. Ben de gazeteci olduğumu söyledim. “Biliyorum ama gerginlik çıkmasını istemiyorsan kapat” diye ısrar etti.

   Ben görüntü almaya devam ettim, yangına müdahale sırasında uçak görmediğini söyleyip bakan ile tartışan kadın kalktıktan sonra bu kez bakan Murat Kurum kameramı kapatmamı istedi.  Gazeteci olduğumu söyleyince de ‘Gazeteci olsan da çekim yapamazsın, kapat’ dedi.

    Bunun üzerine güvenlik görevlileri beni ve o yerel gazeteciyi oradan uzaklaştırdılar. Biz oradan çıkarılırken bakanla birlikte gelen birileri görüntü ve fotoğraf çekmeye devam ediyordu. Tabii bakanlık görevlisi mi gazeteci miydi bilemiyorum.”

    İnternetten taradım Bakan Kurum’un yanındakiler büyük olasılıkla bakanlık görevlileri. Zira Anadolu Ajansı’nın haberinde bu konudan bahsedilmiyor; TRT Haber’in haberinde de “Yaşananlar, orada bulunan bir vatandaş tarafından saniye saniye kaydedildi” deniliyor.

  Bakan Kurum’un Twitter hesabından yapılan “Bayır Mahallesi’nde yaptığımız çalışmalar hakkında vatandaşlarımıza bilgi verdik, onların taleplerini ve ihtiyaçlarını öğrendik” paylaşımında da bakanlık fotoğrafçılarının çektikleri fotoğraflara yer veriliyor.

    “Gazeteci olsan da” ne demek?

       Bakan Kurum’un kamuya açık alandaki bir faaliyeti izleyen gazeteciye kamerasını kapattırma, güvenlik görevlilerine oradan çıkarma talimatı vermeye hakkı olamaz. Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de açıkça vurgulandığı gibi, gazeteciler “tüm bilgi kaynaklarına serbestçe ulaşma ve kamu yaşamını belirleyen, halkı ilgilendiren tüm olayları izleme, araştırma hakkına” sahiptirler.

    Bir bakanın hele de büyük bir orman yangını sonrasında köylülerle yaptığı konuşmanın halkı ilgilendirdiği de açık. Elbette gazeteciler de bakanın vatandaşlarla konuşmalarını, bölgedeki faaliyetlerini izleyerek haber yapacak.

   Murat Kurum’un da vatandaşlarla konuşmalarının izlenmesini doğal bir gazetecilik faaliyeti olarak görmesi beklenirdi. Ama engellediğine göre demek oradaki konuşmaların kamuya yansımasını istemiyor.

    Gazeteci engellemeyi kendinde doğal bir hak olarak görüyor. Öyle olmasa “Gazeteci olsan da” cümlesini o kadar rahatlıkla kuramazdı. Demokratik bir ülkede basın özgürlüğü ve halkın bilgi edinme hakkı açısından asla kabul edilemeyecek bu davranış karşısında bütün medyanın ayağa kalkması, tepki göstermesi beklenirdi.

    Bakanlar akredite gazetecilere alıştı

   Ama maalesef bizim ülkemizde artık bunlar olağan haller. Sadece Murat Kurum değil, Cumhurbaşkanından bakanlara kadar bütün iktidar sahipleri, gazetecilerin sicil amiri gibi davranıyor. Bakanlar, gazetecilerin sadece kendi istedikleri faaliyetlerini serbestçe izlemesine izin veriyor; akredite gazetecilere sipariş haberler yazdırıyorlar; hazır haber gönderip yayımlatabiliyorlar. Gazetecilerin yanlarına yaklaşıp, aykırı bir soru sormalarına olanak tanımıyorlar. Kontrol altında tuttukları yaygın medyada diledikleri haberleri yaptırabiliyorlar. Bakanlara yönelik ne bir eleştiri ne bir olumsuzluk o medyaya yansıyor. Varsa yoksa güzellemeler, alkışlamalar…

    Murat Kurum’un Bayır köyünde yaşadıklarının “bir vatandaşın eleştirisi” ya da “bakan ile bir vatandaşın tartışması” olarak değil de “provokatör kadın” haberi olarak yansıtılması da böyle bir sürecin sonucu.

    Üzücü yanı da bakanın gazeteciyi engellemesinin, kamerasını kapattırmasının satır arasında bile geçmemesi. Anlaşılan gazetecinin kamuya açık alandaki faaliyetinin engellenmesini basın özgürlüğü sorunu olarak görmüyorlar. Dahası basın özgürlüğü gibi bir dertleri yok.

   Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, gazetecilerin kamusal alanda görev yapan polislerin ses ve görüntü kayıtlarını almalarını yasaklayan genelgesine bile itiraz etmemeleri bu yüzden olsa gerek…

    Camdan bir kule içinde yaşadıklarının farkında değiller.