28 Mart 2024 Perşembe
Gülnaz Şırınga yine şırıngaladı! – Faruk Bildirici

Gülnaz Şırınga yine şırıngaladı! – Faruk Bildirici

Fuat Uğur, dezenformasyona örnek verirken Gülnaz Şırınga’nın fake hesap olduğunu yazdı! Oysa Gülnaz Şırınga, Bülent Çelik’in mizah karakteri! Şimdi Özlem Gürses’e yalan söyledi diyen Fuat Uğur’a ne diyeceğiz? Yalan mı, yanlış mı?
Yerlikaya ve AFAD’ın yanlış acıklamaları bir yana Bartın’daki kaza sonrasında TTK’nın Sayıştay’ın 2019 raporu haberlerine dezenformasyon demesi aslında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma! Raporun görüntüsü bile ortada. İktidarın yalan ve dezenformasyon anlayışı bu işte.
İletişim Başkanı Altun, medyaya deklarasyon yayımlayacağına, Amasra’da “Medya İletişim Merkezi” kurup gazetecilerin sürekli bilgilendirilmesini sağlasa ve medyanın serbestçe çalışmasına yardım etse daha doğru bir iletişim yöntemi uygulamış olurdu.

 “Gülnaz Şırınga” karakteri bu gidişle Türkiye medya tarihinde hayli geniş bir külliyat olarak yer tutacak. Tam da unutulmaya yüz tutmuştu ki, Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, dünkü “Dezenformasyon ve ‘Gezi yalanları’ üzerine kısa bir hatırlatma” başlıklı yazısında yine anımsattı:

    “Olay şu: Gülnaz Şırınga adlı bir fake hesap, hemşire olduğunu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Covid aşısını yaptığını ve Bahçeli’nin canı acıdığı için korumaları tarafından tartaklandığını yazmıştı. Özlem Gürses de bunu gerçekmiş gibi anlatmıştı. Paylaşımcı ‘hemşire’nin soyadının Şırınga olmasından bile çıkarımda bulunamayacak bir zekâ kapasitesine sahipti ne yazık ki.”

    Anlaşılan bu satırların yazarı Fuat Uğur, Gülnaz Şırınga’yı bir “fake hesap” sanıyor; o yüzden de Özlem Gürses’in “hemşirenin soyadından çıkarımda bulunamamasından zekâ kapasitesi”ne uzanan bir değerlendirme içine giriyor.

   Oysa Fuat Uğur da “Gülnaz Şırınga”yı yanlış tanıyor! Gülnaz Şırınga, sosyal medyadaki bir fake hesap değil. Dijital gazete Gazete Pencere’de mizah yazıları yazan karikatürist İ. Bülent Çelik’in geçen yıl yarattığı “tek yazılık” bir karakter! Çelik, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Covid-19 aşısı olmasından yola çıkarak “Bahçeli’nin aşısını yapan hemşire darp edildi” başlıklı mizah yazısı kaleme almış; hayali hemşireye de “Gülnaz Şırınga” adını vermişti.

    Bu yazıyı okuyan Özlem Gürses de olayı ve Gülnaz Şırınga’yı gerçek sanarak, Halk TV’deki programda “Sayın Bahçeli’ye aşı yapan bir hemşire vardı. O hemşirenin darp edildiğini biliyor muydunuz? Gazete Pencere’de okudum ve aklım durdu” demişti. Bunun üzerine sosyal medya ayağa kalkmış, espriler gırla gitmişti.

    Dikkatsizlik sonucu böyle bir hata yapan Özlem Gürses de izleyicilerden özür dilemişti.

    Fuat Uğur yalan mı yazdı?

    Fakat Fuat Uğur’a göre, Özlem Gürses, o gün Gülnaz Şırınga’dan söz ederken “yalan” söylemiş. Dünkü yazısında “Yasa kabul edildiğinden beri sosyal medyada en çok dolaşan paylaşım, Özlem Gürses adlı tuhaf kişilik tarafından Halk TV’de dillendirilen yalanlardı” ifadesi kullanıyordu.

    İyi de şimdi Fuat Uğur, “Gülnaz Şırınga’nın sosyal medyadaki bir fake hesap olduğunu” yazarak yalan mı söylemiş oldu? Bence hayır! Muhtemelen onun da dikkatinden kaçtı, yazarken bir kez daha kontrol etmedi ve sonuçta mizah yazısındaki karakteri, sosyal medyadaki sahte bir hesap sandı. Yalan değil yanlış yazdı!

    Demek ki, Fuat Uğur’un, Özlem Gürses’in “yalan” yazdığını söylemek haksızlık. Özlem Gürses’in o sözleri yalan değil yanlış. Çünkü Gürses’in bile isteye gerçeğe aykırı bir ifade kullandığı söylenemez. Nitekim özür dilerken de “aktardığının mizah haber olduğunu” sonradan fark ettiğini vurguluyordu. Yalan ile yanlış arasında büyük fark var.

    Vali ve AFAD’ın “dezenformasyonu”?

    İşte mesele tam da bu. Fuat Uğur’un yazısının temel amacı AKP ve MHP ortaklığının TBMM’den geçirdiği Basın ve Ceza yasalarında düzenlemeler getiren yasanın gerekliliğini savunmak. Ama Gülnaz Şırınga örneğiyle yalan ile yanlışın rahatlıkla birbirine karıştırılabileceğinin, enformasyonun bile iyi niyetle bakılmaması halinde dezenformasyon kabul edilebileceğinin parlak bir örneğini vermiş oldu.

      Yalan ile yanlışın farklılığını gösteren başka güncel örnekler de mevcut. İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul’da bir binada meydana gelen ve üç kişinin yaşamını yitirdiği patlamanın doğal gaz kaynaklı olduğunu açıkladı. Halbuki binadaki o dairede doğalgaz bile yoktu ve patlama havai fişeklerden toplanan maddelerden kaynaklanmıştı. Bu durumda Vali Yerlikaya’nın yalan söylediğini, dezenformasyon yaptığını söyleyebilir miyiz? Valinin açıklaması yanlıştı, bile isteye böyle bir yanlış açıklama yaptığı söylenemez.

    Önceki gece de AFAD’ın sosyal medya hesabından Bartın’da maden ocağında meydana gelen patlamanın “trafo kaynaklı” olduğu yazıldı ama kısa süre sonra bu paylaşım silindi. Bu durumda AFAD’ın da yalan yazdığı, dezenformasyon yaptığı ifade edilebilir mi? Belli ki, AFAD yöneticileri de yanlışlık olduğunu sonradan fark etmişler.

    Kamu kuruluşlarının dezenformasyonu

    Sanki kamudan kaynaklanan böyle örnekler hiç yaşanmıyormuş gibi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Bartın’daki maden kazasının duyulmasının ardından artık gelenekselleşen uyarısını yineledi:

    “Meydana gelen bu elim kaza ile ilgili yapılan dezenformasyon içerikli paylaşımlara vatandaşlarımızın itibar etmemesi, konu ile ilgili bölgede bulunan bakanlarımızın ve resmî kurumların açıklamalarını dikkate almaları hususunun önemini bir kez daha ifade etmek isterim.”

    Altun böyle destur çekse de sadece resmi makamların açıklamalarına itibar etmenin gazetecileri ne kadar yanlışa götüreceği Vali Yerlikaya ve AFAD’ın “gerçeğe aykırı ve halkı yanıltıcı” açıklama yapmalarından bile görülebilirdi.

      Kaldı ki, Bartın’daki kaza sonrasında Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun açıklamasında Sayıştay’ın 2019 raporunda bu madene ilişkin kaza uyarısı yapıldığı haberlerini dezenformasyon olarak nitelendi. Üstelik Sayıştay raporunun bir gerçek olarak gözler önündeyken yaptı bu açıklamayı. Yeni yasadaki deyimiyle “gerçeğe aykırı ve halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu(!) işledi TTK.  Eleştirel haberleri defezenformasyon olarak nitelerken asıl dezenformasyon yapan kendileriydi.

    Hal böyleyken kimse gazetecilerin o açıklamalara inanmasını beklememeli. Gazetecilik açısından doğru olan, resmi açıklamaları dikkate almak ama onu da sorgulamak, gerçeğe ulaşmak için olayları bütün yönleriyle araştırmaktır!

    Gazetecilerin resmi açıklamalar ile sınırlı kalmasını istemek, gazetecilik yapılmamasını istemekle eşdeğer bir tutum. İktidar sözcülerinin ve resmi kurumların her açıklamasının gerçek kabul edilmesi, kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesine yol açar. Haberler, gerçeği aktarmak yerine propaganda aparatına döner.

    Bartın’da enformasyon merkezi niye yoktu?

     Üstelik bir de siyasi iktidar çevrelerinin her yanlışı yalan, her eleştirel haberi de dezenformasyon kabul etme alışkanlığı var. Yeni yasanın endişe veren yanı da bu, mahkemelerin de iktidarın çizdiği sınırların dışına çıkan her gazeteciyi dezenformasyon yapmakla suçlaması riski söz konusu.

    Dezenformasyonun, yalan ve yanlışın panzehiri yönetimde şeffaflık ve özgür medyadır.  Gazetecilerin özgür çalışma koşulları sağlanır; kamu yönetimi şeffaf olursa enformasyon dezenformasyona, gerçekler yanlış ve yalana galip gelir.

     İletişim Başkanı Altun, medyaya deklarasyon yayımlayacağına, Amasra’da kazanın olduğu madenin yakınına “Medya İletişim Merkezi” kurup yetkililerin gazetecilerin sürekli bilgilendirmesini sağlasa ve medyanın serbestçe sorulara yanıt bulmaya çalışmasına yardım etse daha doğru bir iletişim yöntemi uygulamış olurdu.