05 Mayıs 2024 Pazar
Tek adam politikası ve Libya… – Zeynel Lüle yazdı

Tek adam politikası ve Libya… – Zeynel Lüle yazdı

Bundan birkaç ay önce TBMM’nin Libya’ya asker gönderme kararı alacağını söyleselerdi, eminim kimse inanmazdı. Artık hayatımızda Ankara ve Trablus arasında imzalanan iki mutabakat var.

Türkiye, Libya ile varılan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasıyla ABD desteğine sahip Yunanistan-Güney Kıbrıs-Mısır ve İsrail tarafından geliştirilen ‘Doğu Akdeniz Doğal Gaz Forumu’ oluşumuna karşı elini güçlendirdi. Antalya körfezine sıkışıp kalmaktan kurtuldu. Doğru bir karardı.
Ancak belli ki bu anlaşmayı, ‘Ulusal Mutabakat Hükümeti’ (UMH) ile ‘Askeri Anlaşma’ karşılığı yapabildi. Tobruk merkezli General Hafter güçlerine karşı Trablus’u koruma amacıyla askeri destek verme karşılığı Doğu Akdeniz’de
Libya’yı yanına alabildi.

Türkiye açısından bu kazanımın korunması, Başbakan Mustafa Fayez al-Sarraj liderliğindeki UMH'nin varlığını sürdürmesine; yani, arkasına Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Rusya, Fransa ve Mısır gibi önemli güçleri alan Hafter’e karşı Trablus’u savunabilmesine bağlı.

1 Mart tezkeresi olur muydu?

Libya tezkeresiyle ilgili görüşmeler sırasında sıkça, 1 Mart 2003’teki ‘Tezkere oylamasını’ hatırlayanlar oldu. TBMM’nin büyük bir sürprizle o gün reddettiği tezkereye benzer bir durum yaşanıp yaşanmayacağı akıllara geldi. O günkü siyasi tablo ile bugünkü arasında olağanüstü bir fark olduğunu söylemeliyim. O dönem, 267 salt çoğunluk gerekiyordu. Başbakan Abdullah Gül’dü ve tezkereye sıcak bakmıyordu. Erdoğan’ın siyasi yasağı kaldırılmıştı ve Siirt seçimlerine hazırlanıyordu. Parti içinde sözü bir yere kadar geçiyordu. Partide ağırlığı olan Beşir Atalay, Mehmet Aydın, Ertuğrul Yalçınbayır, Bülent Arınç, Zeki Ergezen, Azmi Ateş ve Kemalettin Göktaş gibi isimler tezkereye karşılardı ve o dönemde   vesayeti yüksek askerler bu kez sorumluluğu siyasilere bırakmak istediler ve ‘suskun’ kaldılar. Siyasilerin, ‘Asker istedi, biz de evet dedik’ deyip sorumluluğu ordunun sırtına yüklemesini istemediler.
Bugün öyle mi? Bir kişi karar veriyor ve durum sorgulanmadan oy kullanılıyor.

Libya macerası

Türkiye yıllardan beri uyguladığı ‘yanlış dış politika’, ‘vizyonsuz bakış’, maceracı arayış ile ihvancı bakışın gözlerine getirdiği perde nedeniyle 10 yıldan beri kendini ‘Antalya Körfezine’ sıkıştırdı. Bu süre içinde Güney Kıbrıs ve
Yunanistan, Türkiye’nin büyükelçisinin bile olmadığı Mısır ve İsrail’le ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ anlaşması yaptılar. Türkiye Doğu Akdeniz’de adeta kımıldayamaz oldu. Bu durumun hatalısı, tek adam politikası yürüten Erdoğan ve dış politika yanlışlarıdır. Şimdi ise çıkmaza girmiş ve Türkiye’yi bu çıkmazdan ‘Libya’ ile kurtarma çabası içindedir. Diplomasi konusunda hala ‘sorunlu’ bir bakış olduğu için de kurtuluşunu ‘Mehmetçik’in desteğinde
aramaktadır. 8 Ocak’ta gerçekleşecek olan Vladimir Putin ile ve daha sonra da Berlin’de yapılması beklenen Libya içerikli toplantıya cebine tezkereyi koyarak gidecektir. Ne diyelim hayırlı olsun…