Madrid’de halihazırda devam eden zirveyi Genel Sekreter Jens Stoltenberg ‘hem tarihi hem de dönüştürücü’ diye niteledi.
NATO’nun bu tarihi zirvesi temel olarak iki hedefin peşinde.
Birincisi, İttifak’ın mevcut stratejileri ile bu stratejilerin oturduğu çerçeveyi yeniden düzenlemek. NATO’nun bunun için evvela Rusya’yla ilişkisini yeniden tanımlaması gerekiyordu. Çünkü 2010’da, yine İberya’daki bir başka zirvede, Lizbon’da, o zamanlar sıkı fıkı olunan Rusya ‘partner’ statüsü edinmişti. Bu zirvede ise Rusya artık bir düşman oluyor.
Yakın geçmişte, Fransa Başkanı Emmanuel Macron NATO için “beyin ölümü gerçekleşti” demişti. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, organizasyona yeniden hayat üfledi. Ama bu yeni yaşantısında sadece ‘caydırıcı’ olması yetmiyor; savaşmaya da hazır olması bekleniyor.
İşte Madrid’deki ana gündem bu stratejiyi şekillendirmek. Zirvenin ikinci hedefi de bu yeni stratejiyle ilgili. Bu doğrultuda ülkelerin savunma harcamalarının olağanüstü boyutlara ulaşması bekleniyor. Bir beklenti de eski Doğu Bloku topraklarına, şu andaki 40 bin kişilik güç yerine, 300 bin asker yığmak. Ama en önemli gelişme, NATO’nun Avrupa’nın kuzeyinde Finlandiya ve İsveç’in katılımıyla genişlemesi. İsveç’in Türkiye’de pek bilinmeyen askeri gücü, İttifak açısından önemli bir kazanım. Finlandiya ise Rusya ile paylaştığı yaklaşık 1400 kilometre sınırıyla bir başka stratejik kazanım sağlıyor.
Bu yeni hedeflerin önündeki tek engel Ankara’nın itirazlarıydı. Bu yüzden Madrid’de bütün gözler başta Erdoğan, Türk heyetinin üzerindeydi. Erdoğan’ın iki müstakbel üyeye dair vetosunu kaldırması, NATO çevrelerinin rahat nefes almasına yol açtı; basının da en çok konuştuğu konu haline geldi.
Zirvenin ev sahibi İspanya’nın en güçlü gazetesi El Pais, “Erdoğan kilidi açtı” dedi ama Ankara’ya dönük bir de ihtiyat payı bıraktı: “Erdoğan’ın otokratik yönetim tarzı Putin ve Jinping’i andırıyor.” Bu ton, hemen hemen tüm Batı gazetelerinde gözlenebilir. Erdoğan’ın vetosundan ve pazarlığından hoşlanmadıklarını her fırsatta belli ediyorlar.
Örneğin Fransız Le Monde gazetesi, zirveden önce yayımladığı analizinde Erdoğan’ın Türkiye’deki Avrasyacıların görüşleri doğrultusunda hareket ettiğini, çünkü 15 Temmuz sonrasında onlar sayesinde ayakta kalabildiğini yazmıştı. Makale, dün kaldırılan vetonun da Çin’e ve Rusya’ya yakın durmayı önemseyen bu Avrasyacı görüşten kaynaklandığını söylüyor.
Veto nasıl kalktı? En ilgi çekici açıklamalardan biri Amerikan gazetesi New York Times’dan geldi. Gazete, Amerikan heyetinde yer alan ve ismini açıklamak istemeyen bir yetkiliden dün olanlara dair bilgi almış. Buna göre, ABD Başkanı Biden, zirvenin hemen öncesinde Erdoğan’ı arayıp görüştü ve ondan ‘anı yakalamasını’ istedi. (Tam olarak, Biden’ın Erdoğan’a “seize the moment” dediği yazılmış). Bu bir tür “geri çekil” mesajı değil; daha çok “mevcut potansiyeli değerlendir” anlamına geliyor gibi. New York Times’ın haberine göre, Biden, Erdoğan’la görüşmesinin içeriğini İsveç ve Finlandiya’nın liderlerine de aktardı. Nihayet, üç ülkenin anlaşmasından hemen önce İskandinav liderler ve Biden son bir görüşme daha yaptı.
Dolambaçlı bir trafik… Erdoğan’ın vetosu halihazırda Avrupa’da birçok siyasetçinin fazla mesai yapmasına yol açmış, epey de gerginlik üretmişti. Alman Die Welt gazetesi, kendi dışişleri bakanları üzerinden işin bu yönünü haberleştirmiş: “Bakan Baerbock ‘nihayet rahat bir nefes aldığını’ söylüyor’” diye yazmışlar.
Veto kalkınca; Türkiye, İsveç ve Finlandiya ortak bir anlaşma imzalamıştı. Bu belgenin devamı nasıl gelecek? İngiliz Guardian gazetesi, ilgili haberinde, diğerlerinin pek bakmadığı bir yere bakmış ve Stoltenberg’in bu yöndeki sözlerine yer vermiş: “Finlandiya ve İsveç, bu doğrultuda kendi yasalarını değiştirmeyi de onayladı.”
Vetodan doğrudan etkilenen ülkelere gelelim. İsveç gazetesi Svenska Dagbladet, manşetinde tarihi bir fotoğrafa yer vermiş. Erdoğan’ın dün gece Madrid’de İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto ile el sıkıştığı anları gösteren fotoğrafa… Gazete, iç sayfalardaki analizinde ilk engeli aştıklarını söylerken, bundan sonra ne olacağını, Türkiye’nin taleplerine cevap verilirken kimlerin iade işlemine tabii olup olmayacağını tartışıyor. Bir başka İsveç gazetesi Aftonbladet’teyse gazeteci Lena Mellin’in analizi “Erdoğan bizi NATO’ya istiyor” başlığıyla çıkmış. Bu analizde Mellin, İsveç açısından kritik noktanın terörizm hakkında yapılacağını ilan ettiği büyük değişiklik olduğunu söylüyor ve tarih olarak da gelecek senenin başına işaret ediyor.
Finlandiya’nın Helsingin Sanomat gazetesi de Türkiye’nin anlaşmanın akabindeki iade isteklerine odaklanıyor. Türkiye’nin bu deklarasyonu hemen test etmek isteyeceğini ve bu durumda Finlandiya’nın nasıl hareket edeceğini sorguluyor. Görünen o ki, bu konuyu doğrudan Finlandiya Cumhurbaşkanı Niinisto’ya bile sormalarına rağmen net bir cevaba ulaşmış değiller.
Yenal Bilgici – Duvar Gazetesi